güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Mevlana’nın Şahsiyeti ve Mevlana Haftası Hakkında Düşünceler

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

7-17 Aralık tarihleri arasında Mevlana haftası adıyla bir haftamız bulunmaktadır. Bu haftanın amacı Anadolu Türk İslam medeniyetinde Anadolu Selçuklu tarihinde önemli yeri olduğu düşünülen Mevlana denilen şahsiyetin kültürel sahadaki özelliklerinin tanıtılması benimsetilmesi ve Türk İslam kültüründeki yerinin vurgulanması olarak düşünüldüğü şüphesizdir. Bu haftayı ihdas edenlerin amacının birazda Mevlana’nın şahsiyeti etrafında kümelenmiş olarak vurgulanmaya çalışılan kardeşlik birlik ve beraberlik duygusunun ön plana çıkararak toplumda hakim kılınmaya çalışması da söylenebilir.

Anadolu’da kardeşlik duygusu birlik beraberlik duygusu insan sevgisi yaşam sevgisi konusunda tabiat sevgisi konusunda yetişmiş pek çok değerlerimiz vardır. Bunları sırasıyla söylemek yerine kabaca dile getirdiğimizde Hacı Bektaşi Veli’yi, Tapduk Emre’yi, Yunus Emre’yi, Nasrettin Hoca’yı, Ahi Evran Çelebi’yi, Şeyh Edebali’yi ve daha pek çok şahsiyeti haliyle bunlar arasında Mevlana’yı rahatlıkla söyleyebiliriz düşüncesindeyim. Bu kabaca isimlerini dile getirdiğim şahsiyetler fikirlerini düşüncelerini öz Türk diliyle akıcı bir Oğuz şivesiyle dile getirmelerine karşılık Mevlana fikirlerini, düşüncelerini ağdalı bir dille Farsça ağırlıklı Mesnevi isimli eseriyle dile getiren bir şahsiyettir. Yukarıda isimlerini saydığım şahsiyetlere ek olarak Somoncu Baba’yı, Geyikli Babayı, Şems-i Tebrizi’yi bunlar gibi tüm Anadolu satında bilinen ve tanınan şahsiyetler gibi Trakya sahasında Sarı Saltuk, Nur Baba gibi şahsiyetleri sıralayabildiğimiz gibi Gül Baba gibi şahsiyetleri de rahatlıkla söyleyebiliriz düşüncesindeyim.

Halkımız bu gibi şahsiyetleri tek bir adla adlandırmak istediğinde Horasan Erenleri diye adlandırmaktadır. Bu geniş sahalarda tanınan değerler kadar olmasa da bölgesel olarak tarihi şahsiyetlerin Şii İslam dünyasının veya Sünni İslam dünyasının bazı din önderlerini mezhep ve tarikat liderlerini kutsallaştırıp evliya veya yatır adı altında türbeler oluşturarak bölgesel olarak değerlendirdiği şahsiyetlerde Anadolu’muzda söz konusudur. Bütün bunlardan sonra şunu belirtmek isterim ki Mevlana Anadolu Selçuklu Devleti’nin başkentine yerleşmiş bu devletin yıkılmasından sonra bile kendi cazibesi etrafında önemli bir kültürel birlik oluşmasının sebebi olmuş bir şahsiyettir. Bu şahsiyeti daha iyi anlayabilmek için büyüteç altına aldığımızda hakkında detaylı olarak şu bilgilerin verilmekte olduğunu görebiliriz:

Hakikaten asırlardan beri Mevlana denilen şahsiyet Türk İslam toplumunda din, ırk mefhumu ön planda tutulmadan kardeşlik içerisinde oluşturulmak istenen bir toplum için sembol görülüp gösterilmeye çalışılan bir şahsiyet olmuştur. Geçmişte olduğu gibi bugünde Mevlana denildiğinde akla Ne olursan ol gel! Diye kabaca belirtebileceğimiz biz seslenişle insanlığa seslenen çağrıda bulunan bir davet akla gelir. Ve bu davetin sonunda da her türlü din ve ırkı aynı anlayışla aynı saygı ve sevgiyle kucaklamayı amaç edinen bir davet akla gelir.

Bu davet göz önünde bulundurulduğunda bugün 7 ve 17 Aralık tarihleri arasındaki zaman süresini kapsayan Mevlana haftası büyük anlam ifade eden bir zaman süreci görünümüne bürünür. Çünkü tüm Anadolu toplumu içerisindeki hatta insanlık toplumu içerisindeki bireylerin bir ve kardeş olmaya çağıran bir davet ve anlayışın günümüzde tekrar gündem kazanması söz konusudur. Bundan yaklaşık 900 sene önce toplumumuza seslenen bu düşünce bu anlayış sahibi yapı bu hafta sayesinde toplumumuza bugünde aynı şekilde aynı şevkle aynı seslenişi gerçekleştirmiş olmaktadır diye düşünmek mümkündür. Mevlana haftasını daha iyi değerlendirebilmek için önce Mevlana’yı tanımak onun hayat hikayesini bilmek gerekir düşüncesindeyim. Bunun için fazla detaylı araştırmaya kaçmadan ansiklopedik bilgilere, internet bilgilerine baktığımızda şu bilgilerle karşılaşırız. Mevlâna 30 Eylül 1207 yılında bugün Afganistan sınırları içerisinde yer alan Horasan Ülkesinin Belh şehrinde doğmuştur. 
Mevlâna'nın babası Belh Şehrinin ileri gelenlerinden olup, sağlığında "Bilginlerin Sultânı" ünvanını almış olan Hüseyin Hatibî oğlu Bahâeddin Veled'tir. Annesi ise Belh Emiri Rükneddin'in kızı Mümine Hatun'dur. 

     Sultânü'I-Ulemâ Bahaeddin Veled, bazı siyasi olaylar ve yaklaşmakta olan Moğol istilası nedeniyle Belh'den ayrılmak zorunda kalmıştır. Sultânü'I-Ulemâ 1212 veya 1213 yılllarında aile fertleri ve yakın dostları ile birlikte Belh'den ayrıldı. 

     Sultânü'I-Ulemâ'nın ilk durağı Nişâbur olmuştur. Nişâbur şehrinde tanınmış mutasavvıf Ferîdüddin Attar ile de karşılaştılar. Mevlâna burada küçük yaşına rağmen Ferîdüddin Attar'ın ilgisini çekmiş ve takdirlerini kazanmıştır. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.