güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

LİBYA’NIN TEMEL MEZHEBİ SİNUSİ’Yİ TANIYALIM

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Bu olaydan sonra Ahmed Şerîf yazışmalarını “el-hükûmetü’s-seniyyetü’l-celîle” mührüyle imzalamaya başladı. O bununla, artık İtalyanlar’a karşı direnişin kendisi ve Senûsî tarikatı mensupları tarafından yürütüleceğini ilân ediyordu. Bölgedeki zâviye şeyhlerine ve kabile liderlerine mektuplar yazarak savaşa hazır olmalarını emretti. Ayrıca Osmanlı devlet erkânına ve İslâm dünyasındaki diğer liderlere gönderdiği mektuplarda âcilen yardımda bulunmalarını istedi. Ahmed Şerîf’in bu çağrısı İslâm dünyasında geniş yankı uyandırmakla birlikte bir miktar tıbbî yardım dışında önemli bir destek gelmedi.

Enver Bey ve gönüllü Osmanlı subaylarının cepheden ayrılmasından sonra direniş hareketinin kumandasını üzerine alan Ahmed Şerîf kısa zamanda büyük başarılar kazandı. 16 Mayıs 1913’te General Mombretti kumandasındaki İtalyan ordusunu ağır bir yenilgiye uğrattı. İtalyanlar’ın direnişi kırmak için hakkında yalan ve iftira dolu söylentiler çıkarmaya başlamaları üzerine bir beyannâme yayımladı. Aynı tarihlerde çıkan Buġyetü’l-müsârid fî aḥkâmi’l-mücâhid fi’l-ḥas̱ ʿale’l-cihâd (Kahire 1332) adlı risâlesindeki görüşlerin tekrarlandığı bu beyannâmede yabancı bir devletin hâkimiyetinde bulunmayı reddettiğini kesin bir dille vurguladı. Senûsî direnişi bütün ülkede başarıyla devam ederken İtalyanlar Ahmed Şerîf’e muhalif kabile reisi Ramazan eş-Şitâvî’ye para vererek direnişi kırmaya çalıştılar.

Sirt istikametinde ilerlemeye çalışan İtalyanlar 29 Nisan 1915’te ağır bir yenilgiye uğratıldı. Ahmed Şerîf bu zaferle Sirenayka’nın iç kısımlarıyla Trablusgarp bölgesini denetimi altına aldı. Öte yandan Osmanlı Devleti Kasım 1914’te Almanya, Avusturya-Macaristan ile birlikte İngiltere, Fransa ve Rusya’ya karşı savaş ilân ederek I. Dünya Savaşı’na katılmıştı. İtalya’nın da 1915’te İngiltere, Fransa ve Rusya’nın yanında savaşa girmesiyle Ahmed Şerîf kendini I. Dünya Savaşı’nın içinde buldu. Ahmed Şerîf’in başarılarının farkında olan Osmanlı Devleti İtalya’nın savaşa katılmasından sonra kendisine Trablusgarp ve Bingazi valiliği pâyesini verdi. Bu olayın ardından bölgede ona halife nâibi sıfatıyla bakılmaya başlandı. Bir Alman denizaltısıyla İstanbul’dan silâh, cephane, erzak yardımında bulunuldu. Denizaltıda bulunan Enver Bey’in kardeşi Nûri Bey ile bazı Osmanlı subayları da bölgeye intikal ettiler. Osmanlı ve Alman subayları, yıllardır Fransız ve İtalya ile savaşmakta olan Ahmed Şerîf’e Mısır’da İngilizler üzerine saldırması konusunda ısrar ettiler.

Ahmed Şerîf, bu ısrarlar sonunda Senûsî kuvvetlerine İngilizler’e saldırı emrini vermek zorunda kaldı. Osmanlı-Senûsî kuvvetleri başlangıçta başarılı oldu, 1915 Kasımında Sellûm ele geçirildi. Ancak İngilizler 24 Mart 1916’da Sellûm’u geri aldılar. Kuvvetlerinin ağır kayıplar vermesi üzerine Ahmed Şerîf kendisine sâdık Senûsî kabilelerinin bulunduğu Farfaro’ya kadar geri çekildi. İngilizler’e karşı girişilen bu hareket Senûsîler’in ağır yara almasına, Ahmed Şerîf’in siyasî gücünü büyük ölçüde yitirmesine sebep oldu. Önce Cağbûb’a, ardından Sirtika’ya gitti. Amacı Trablusgarp bölgesine geçip direnişi orada sürdürmekti. Ancak Nûri Bey ile Süleyman Bârûnî, ondan önce gidip bölgeyi Senûsî karşıtlarından Ramazan eş-Şitâvî’ye bağladılar. Böylece Ahmed Şerîf’in elinde önemli bölge olarak Sirenayka kaldı.

Ahmed Şerîf, bir süre sonra bütün askerî ve siyasî yetkilerini amcası Seyyid Mehdî’nin oğlu Muhammed İdrîs’e devredip kendisi tarikatın mânevî lideri olarak kaldı. Bu dönemde Ahmed Şerîf ile, Osmanlılar’a karşı İngilizler’le beraber olmayı ve bu sayede İtalyanlar’la anlaşmaya varmayı tercih eden yeğeni Muhammed İdrîs (I. İdrîs) arasında görüş ayrılığı ortaya çıktı. 


Ahmed Şerîf, I. Dünya Savaşı sonlarında başkumandan Enver Paşa’nın emriyle Teşkilât-ı Mahsûsa mensuplarından Hüsâmeddin (Ertürk) ve Askerî Temyiz Mahkemesi reisi Yûsuf Şetvan tarafından İstanbul’a davet edildi. Sirte körfezindeki Ukayle’den bir Alman denizaltısına bindirilip Avusturya’nın Pola Limanı’na, oradan Balkan treni ile 30 Ağustos 1918’de İstanbul’a getirildi. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.