güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

LAKAPLARDAN SOYADINA

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:48
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:48

Değerli okarlarım;

İnsanlık toplu yaşamaya başladığı, dil ve yazı kullanmayı gerçekleştirdiği anlardan itibaren sürü olmaktan çıkmış, bireyler sürünün içerisindeki bir şahıs olmaktan çıkıp,  kendi başına değer ifade eden bireyler olmaya başlamışlardır. Gerek toplulukların liderleri,  gerekse toplumu oluşturan diğer bireyler bireyleri taktıkları isim ile ayırt edip tanımaya,  ve onlara o isim ile ifade etmeye başlamışlardır. Bu durum,  diğer milletlerde olduğu gibi bizde de aşağı yukarı aynı evrelerden geçmiştir. Doğa ile iç içe yaşayan konar geçer kitlelerde bireyleri isimlendirmede tabiat faktörlerinden, doğada ve çevrede yer alan canlıların, akarsuların, gök cisimlerinin, göl ve dağların isimleri genellikle bu fertlere isim olarak verilmiştir. Bu yüzdendir ki biz Türk milletinin boylarında, kabilelerinde, yöneticilerinde bu tür isimlerin çok yer aldığını görmekteyiz. Zaten tüm Türk boylarında olduğu gibi Oğuz boylarının ve bu boylarının bireylerinin isimleri hep bu tür isimlerdir. Nitekim Oğuz boy taksimatında da Oğuz Kağan neslini oluşturan Oğuz Kağan’ın çocuklarının adları bu tür arlardır. Gülhan,  Ayhan,  Yıldızhan,  Gökhan,  Dağhan,  Denizhan.  Bu isimler nasıl çevreye göre verilmişse Oğuz boy  bireylerinin isimleri de çoğunlukla bu tiptendir. Aşiret  ve kabile içerisinde insanlar dar çevrede kaldığı sürede aynı isimler bireylere çoğunlukla kullanılmamıştır. Ama köyler, kentler kurulup çevre genişledikçe aynı isim çok kişiye kullanılmaya başlanıldığından şahısları tanımakta ve bulmakta zorluklar başlamıştır. İnsan toplulukları,  haliyle toplumumuz da bu karışıklıkları gidermek için birey isimlerinin yanında aynı birey için lakap denilen ikinci bir isim takıp kullanmaya başlamışlardır. Bu takma isim bireyin kendinse verildiği gibi, mensubu olduğu aileye de verilmiş, karışıklık olmaması açısından bizzat  bireye verilen lakap ile yahut da ailesine verilen lakapla kullanılmaya başlanılmıştır. Mesela, Ayhan olan bireyin isimi yanında, Ayhan’ı çakal lakabı verilmiş ise artık Ayhan diğer Ayhanlardan ayrılmak için Çakal Ayhan şeklinde çağırılmaya başlanmıştır. Ancak, aynı Ayhan’ın ailesine  Arap lakabı verilmiş ise aynı Ayhan Arapların Ayhan’ı olarak da çağırılabilmiştir. Bu durum gerek Dünya’da, gerekse Türk toplumunda devletler kurulup teşkilatlar kurulmaya başladığında insanlar topluluk oluşturmaya başladığında öncelikle ordularda ve diğer topluluklarda aynı isimlerde karışıklık yaratmaya başladığında mesela Osmanlı’da başta orduda olmak üzerinde karışıklığı gidermek için bireyler baba adıyla birlikte anılmaya başlanmıştı. Mesela adı Ali olan biri diğer Ali’lerden ayrılsın diye baba adı ile anılmaya başlanıp, Ali’nin adı gerek resmi çağırmalarda, gerek tanıtıcı işlemlerde Ahmet Oğlu Ali veya Ahmet Ali’ye dönüşmüştür.  Ne var ki buda  karışıklıkları düzeltememiştir.  Çünkü aynı baba ismini ve aynı ismi taşıyan kişiler karışıklığı sürdürmüştür. Buna çare bulmak üzere aynı kişinin isminin sonuna doğduğu yerin isimi eklenmiş, örnekte de söylediğimiz Ahmet oğlu Ali’nin sonuna memleketi Bandırma gelip, Ali’nin adı :”Ahmet Ali Bandırma,” olmuştur.  Geniş yerleşimlerde ve toplumlarda bu gelişmeler olurken dar çevrelerde mesela köy, mezra, küçük kabilelerde aynı isimlerle takılan farklı lakaplar durumu kurtarmış, katışıklığı ortadan kaldırabilmiştir. Bu durum bizde Cumhuriyet’in ilanına kadar devam etmiş, devletin bireyle, bireyin devlet ile ilişkilerinde, resmi işlemlerinde aynı isimlilerin yarattığı sorunu ortadan kaldırmak amacıyla yeni Cumhuriyetin yaratıcısı Mustafa Kemal ülkemiz sathında, bünyesinde uygulanmak üzere 21 Haziran 1934 tarihinde TBMM’den soyadı kanunu çıkartmış, ve uygulamaya başlamıştır.

Bu kanun uyarıca her aile veya ailesi olmayan bireyler kendine seçtiği bir ismi soyadı olarak alabilmiş ve bu uygulama itibariyle bireyler, isimlerinin yanında aldıkları bu  soyadını her türlü işlem ve çağırmada kullanmak mecburiyeti ile yükümlü olmuşlardı. Aile babasının aldığı soyad,  eşi, çocukları, torunları olmak üzere erkek çocuklarının eşlerini de kapsayacak şeklinde soyadı olarak kullanılmak mecburiyeti durumu mevcut bulunmaktadır. Kız ç.ocukları evlendiğinde eşlerinin soyadını almakta, ondan doğan nesiller kızın gelin gittiği ailenin soyadını almakta, o soyadını taşımakta yükümlü olmaktadırlar. Bu kanun çıktığında sadece Gazi Mustafa Kemal  Paşa’ya münhasır olmak üzere Atatürk soyadı verilip, bunu kullanmak hakkı ondan başka kimseye tanınmamıştır. Soyadı alınmada bazı kelimelere yasaklanma konmuş, özellikle insanı rencide edecek  soyadları  verilmemeye dikkat edilmiştir. Bu kanun uyarıca soyadı değiştirme işlemi mahkeme kararı ile değiştirilebilecektir. Çıkışından bu güne tanınan tek imtiyaz kadınların, eşlerinin soyadlarıyla beraber kendi kızlık soyadlarını da kullanabilme haklarını kazanmak olmuştur. Soyadı kanunu ne yazık ki kendi çıkışında temel oluşturan lakapları kaldıramamış, lakaptan soyadına gelen evrimin getirilerine rağmen toplum, dar çevrede, özellikle kırsal kesimde lakapları kullanmayı bırakamamıştır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.