güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

KURTULUŞ HARBİNDEN CUMHURİYET YÖNETİMİNE UZANAN YOL

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Mustafa Kemal şunu da bilmektedir. Etrafındaki çok yakın arkadaşları bile mesela Rauf Orbay, Ali Fuat Cebesoy Kazım Karabekir, Refet Bele hatta Fevzi Çakmak bile hilafete cephe alacak yapıda değildirler. Üstelik milletin bir kısmı gibi onlar da ülkenin yönetiminin halifenin hakkı olduğuna TBMM’nin halifenin danışma meclisi olduğuna ait kanaat taşıdıkları düşüncesindedir. Cumhuriyetin ilanına karşı harekete geçebileceklerine Mustafa Kemal’in kendilerinin onay vermediği icraatlara karşı hareketler gerçekleştirebileceklerini ortaya koyan davranışlar ve sözler sergiledikleri vaki olmuştur.  Nitekim bunun tipik örneklerinden birini daha kurtuluş harbi bitmediği dönemde gerçekleşen Mustafa Suphi olayında, Kazım Karabekir’in üstlendiği roller açıkça ortaya koyabilecek durumlar sergilemiştir. Ama Mustafa Kemal milletine Cumhuriyet gibi bir rejimi demokrasi sistemini armağan etmede kararlıdır. Nitekim ülkede çıkan hükümet buhranı olaylarından istifade ederek Cumhuriyeti İlan ederek 29 Ekim 1923’de milletimizi ve ülkemizi Cumhuriyete kavuşturmuştur. Ama bu ilandan önce tüm tedbirleri almış ve ilanı müteakip çok kısa bir sürede halifeliği kaldırıp Osmanlı hanedanını yurt dışına çıkararak Cumhuriyet rejimini daimiliğini sürekliliğini teminat altına almıştır. Şeriye ve Evkaf Bakanlığının kaldırılıp yerine diyanet işleri başkanlığının kurulması, vakıflar genel müdürlüğünün kurulması, genelkurmay başkanlığının kurulması hep cumhuriyet rejiminin sağlamlanması yolunda girişimler olmuştur.  Laikliğin anayasaya sokulması bu konuda son basamağı oluşturmuştur. Bütün bu icraatlardan sonra ülkemizde Cumhuriyet rejimi hâkim kılınırken ülkemiz ve milletimiz halkın kendi kendini yönetmesi demek olan demokratik sisteme geçilmiştir. Milletimiz asırlardır yaşadığı mutlakıyetten ve dinsel rejimden kurtarılıp laik bir Cumhuriyet haline getirilmiştir. Tabi şeri kanunlar kaldırılıp hukuk alanındaki inkılâplarla ülkemiz bir hukuk devleti haline de getirilince artık ülkemizde laik demokratik hukuka dayalı bir cumhuriyet hâkim duruma gelmiştir. Bu sistemi ebedileştirmek için bekçilere ihtiyaç duyan Mustafa Kemal bu bekçiliği Türk ordusu ve Türk gençliğine havale ederek Cumhuriyetin ebediliğini teminat altına almıştır. Bugün bu rejime kavuşmamızın 97. yılını kutlamaktayız. Bir asra yaklaşan ömrüyle Cumhuriyetimiz bir yandan tekâmül ve gelişmesini sağlarken onun düşmanları da aynı şekilde gelişme gösterip artmıştır. Gerek içten gerek dıştan ülkemizi ve cumhuriyetimizi tehdit eden düşmanlara karşı dikkatli ve uyanık olmak zorundayız. Dıştan emperyalizmin tehdidi ile karşı karşıya bulunan Cumhuriyetimiz içten de şeriatçı, dinci, ümmetçi kitlelerin ve onların oluşturduğu grupların onlarla birlikte ayrılıkçı Kürt gruplarının PKK’nın, Ermeniler başta olmak üzere topraklarımız üzerinde gözü olan bazı Hıristiyan azınlıkların tehdidi altında bulunmaktadır. Bu iç tehdit unsurları amaçlarına ulaşabilmek için dış mihraklarla iş birliğinden çekinmemekte bilhassa Emperyalizmin başı durumunda olan Amerika birleşik devletlerinin onun doğal müttefiki AB’nin ve İsrail’in ortaya koyup geliştirmekte olduğu Büyük Orta Doğu projesi uyarınca hareket edip Cumhuriyetimize karşı onu ortadan kaldırmaya yönelik çalışmalara girişmiş bulunmaktadırlar diye düşünmekteyim. Öbür yandan Türk milliyetçiliğinin karşısında hedef alan onu düşman gören karşı milliyetçi gruplarda mesela ayrılıkçı Kürtler vb. ABD ve müttefikleriyle iş birliğinden çekinmemekte onlarda Ortadoğu projesinin hedeflerinin ülkemiz ve Cumhuriyetimiz üzerinde gerçekleşmesine canla başla gayret etmektedirler düşüncesindeyim. Bu yüzden milletçe ümmetçi zihniyet sahiplerine dinsel rejim peşinde koşanlara Türk milliyetçiliği karşısında cephe alıp onunla savaşan karşıt milliyetçilere karşı uyanık olmalı ulusal birliğimizi ulusal benliğimizi vatanımızın bütünlüğünü Cumhuriyet sistemimizi laikliğimizi korumalıyız düşüncesindeyim. Bu konuda kendimize gelebilmemiz için ulusça yekvücut kenetlenebilmemiz için değerlendirebileceğimiz en önemli ulusal günlerden biri olan hatta ilk ulusal bayramlarımızdan biri olan 29 Ekim gününü çok iyi değerlendirmeli çok yönlü ve anlamlı olarak kutlamalıyız. Kutlamalıyız ki 97. yıldönümünü yaşadığımız Cumhuriyetimizi daha nice 97. yıllarda ilan edildiği günün karakteriyle özellikleriyle yaşayıp yaşatabilmemiz mümkün olsun. 29 Ekim Cumhuriyet Bayramımız asker ile genci ile tüm ulusumuza ve tüm Bandırmamıza kutlu olsun. Devletimiz milletimiz ve Cumhuriyetimiz ilelebet payidar olsun.

Şunu da belirtmek isterim ki bütün bu geçen süre içerisinde yukarıda da belirttiğimiz kitlelerin girişim ve çabaları neticesi olarak cumhuriyet rejimimiz Atatürk’ün ortaya koyduğu şekil ve özelliklerden farklı sistem ve görüntüler gösterdiği dönemler yaşamıştır. İlerleyen zaman içerisinde tek meclisli yani sadece milletvekillerinden oluşan bir TBMM tarafından yönetilen devletimiz 27 Mayıs 1960 darbesiyle kısa bir müddet askeri yönetimi yaşamış bu yönetime müteakip yeniden demokrasiye geçildiğinde millet meclisi ve senato meclisi şeklinde iki oluşumlu bir TBMM yönetim sistemine kavuşmuştur. 12 Eylül 1980 askeri darbesiyle sona eren bu dönemi müteakip yaşanılan askeri yönetim de kısa sürmüş milletvekillerinden oluşan tek meclisli TBMM yönetimine dönülmüştür. Bütün bu dönemlerde yasama organı TBMM olurken yargı organı mahkemeler, yürütme organı ise cumhurbaşkanı esas yürütmeyi üstlenen başbakan ve onun oluşturduğu bakanlardan müteşekkil hükümet yahut kabine dediğimiz sistemde olmuştur. Bütün bu sistemler sayesinde yönetim halkımızın elinde olmuştur. Baştan sona bütün yöneticileri yerel yöneticiler dahil halkımız belirlemiş bir oranda temsili de olsa demokrasi tam olarak gerçekleştirilmeye çalışılmıştır. Yapılan anayasalar ve anayasa değişiklikleri hep halkın egemenliğini ön planda tutmuş, yürütmeyi hükümet sistemine verirken, yasamayı TBMM’ne verdiği gibi hükümeti denetlemeyi de TBMM’ne tanımıştır. Yargı yürütmeden bağımsız olmuş vatandaş kanun karşısında yürütme karşısında yargı yoluyla hak arama ve hakkını koruma imkânlarını elinde bulundurabilmiştir. Ancak son dönemde yapılan anayasal değişiklikle getirilen Cumhurbaşkanlığı rejimi adıyla halkımıza kazandırılan yeni rejim sistemi ile durum biraz değişmiş Cumhurbaşkanının şahsında birleştirilen yürütme, yasama ve yargı organlarının da fevkinde bir konuma getirilmiştir. Yeryüzündeki başkanlık ve yarı başkanlık sistemlerine benzetilmeye çalışılan ama onlardan farklı olarak yönetimin daha fazla tek elde toplanıldığını gösterir bir durum arz eden yeni rejimimizle Cumhuriyet rejimimizin, demokrasimizin, parlamenter rejimimizin ne derece uygunluk gösterdiğini ilerleyen zamanda daha iyi görmemiz daha iyi hissetmemiz söz konusu olacağı düşüncesindeyim. Bütün bu duruma rağmen hala devletimizin ve ülkemizin rejimi cumhuriyet rejimidir. Bazen tereddütler yaratan durumlar olduğu yolunda medya bilgileri olsa da cumhuriyetimizin ve demokrasimizin parlamenter laik sistemimizin yaşadığı, yaşatılacağı şüphesizdir. Bu yüzdendir ki bu ümitlerle cumhuriyetimizin 97. Yıldönümünü kutlarken özellikle gençliğimiz başta olmak üzere milletimize cumhuriyetimizi, cumhuriyet rejimini iyi tanıyıp onu daima korumamız gerektiğini özellikle hatırlatmak isterim. Uygulama açısından farklılıklar gösterse de rejimimiz Cumhuriyet rejimidir, sistemimiz demokratik sistemdir, laik sistemdiler daima öyle kalmalıdır düşüncesinde olduğumu özellikle vurgulamak isterim.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.