güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

KURTULUŞ HARBİNDEN CUMHURİYET YÖNETİMİNE UZANAN YOL

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Önemle vurgulamak isterim ki biz Türkler tarih boyunca en fazla devlet kurmuş ve yaşatmış bir millet olmayı gerçekleştirmemize karşılık bugünkü devletimize gelene kadar hiçbir zaman kurduğumuz devletleri halkımıza yönettirmemişizdir. Bir başka değişle biz Türkler bugüne kadar yani bugünkü devletimize gelene kadar halkımızın kendi kendini idare ettiği bir sisteme dayalı yönetimle yönetilen devlet kurmayı gerçekleştirememiş bir milletizdir.  Evet, daha önce de belirttiğim gibi biz Türkler dünyanın soğuk sıcak bütün iklimlerinde dağlık, ovalık bütün arazilerinde aşağı yukarı eski dünya karalar topluluğu dediğimiz kıtalar topluluğunun hemen hemen her sahasında yurt bulup devletler kurmuş bir milletizdir dediğimde kanaatimce hata yapmış sayılmam. Gerçi biz Türklerin varlığı sadece eski dünya karalar topluluğu dediğimiz sahada Asya, Avrupa ve Afrika’da olmak şeklinde sınırlı kalmamış Amerika ve Okyanusya kıtalarında da varlığımızı hissettirebilen milletimize dâhil olduğu iddia edilen insan grupları da görülebilmiştir. Nitekim Amerika kıtasındaki bazı Kızılderili kabilelerinin ve onlar tarafından kurulduğu belirtilen İnka, Astek, Maya gibi uygarlıkların Türklerle etnik bağları olduğu bugünde ileri sürülebilmektedir. Yine aynı şekilde Okyanusya bünyesindeki bazı yaşam sahalarındaki insan kitlelerinin de biz Türklerle bağlantısı ileri sürülebilmektedir. Eğer bu iddiaları doğru kabul edersek yukarıda da belirttiğimiz iddialarımızın doğruluğunu bir kez daha kesin olarak şüphesiz vurgulamış oluruz. Bütün bu bilgiler bir yana gerçekte bir millet olarak tarihin en eski çağlarından başlayarak dünya üzerinde pek çok devletler kurmuş ve yaşatmış bir millet olduğumuzu açıkça belirtmiş oluruz. Ama ne var ki bu kadar köklü tarihimize köklü devlet kuruculuğumuza rağmen nedense halkın kendi kendini idaresine yer veren kabaca demokrasi diye adlandırılan rejime dayalı devlet kurmaya hiç önem vermemişizdir. Bunun sebebi ne olabilir? Neden demokrasi ve bunun gereği rejimler milletimizden uzak kalmış, devletimiz hep bu rejimlere ters düşen rejimlerle yönetilmiştir. Bu soruya cevap vermeden önce hemen şunu vurgulamak isterim ki biz Türklerin kurduğu devletlerin yönetim şekli daima mutlakıyet sistemi dediğimiz rejimlere göre gerçekleştirilmiştir. Kurduğumuz devletlerin başında çoğunlukla han, hakan, padişah dediğimiz yöneticiler yer almış bu atlar başında bulundukları devletlerimizi hep keyfi idareleriyle yönetmişlerdir. Onlara devletin başında olma ve devleti yönetme hakkını veren kuvvet çoğunlukla milletimize mensup kitlelerin hak verdiği haklı gördüğü ve yönetim açısından hak sahibi tanıdığı bir hanedana mensup olmaları sağlamıştır. Milletimizin asırlarca süren inancına göre bu hanedan tanrının kendilerine milleti yönetme hakkı verdiği bir aile, bir insan grubudur. İşte devleti yönetecek birey yani han ve hakanlar bu ailenin görevlendirmesi şartıyla Türk Devletini yönetmek, Türk Milletinin kaderine hâkim olabilmek hakkını bu aileden alabilmektedirler. Bu nedenle Büyük Hun Devletinden başlayarak belki de ondan önceki Türklüğü tartışmalı, İskitlerden ve bazı kaynaklarda onlardan da önce varlıklarından bahsedilen Ön Türklerden başlayarak Türkiye Cumhuriyeti kurulana kadar daima bütün Türk Devletleri mutlaki rejimle yönetilmiş hep başlarında hanlar, hakanlar, padişahlar yer almıştır. Ve Türk Milleti bu hanedanlarla ve hanlarla o kadar özdeşleştirilmiştir ki kendiyle övünmeyi unutmuş bu hanların hakanların icraatlarıyla övünmeye, onlarla kendini yüceltme gayretine önem vermiştir. Bu nedenledir ki Türk Milleti yıllarca Meteleri, Atilaları, Bumin Kağanları hatta onlardan önce efsanevi Oğuz Kağanı, Alper Tungayı ve Cengiz Hanı alkışlamayı tercih etmiş ve onların tarihini kendi tarihi kabul etmiştir. Ancak zaman ilerleyip Türkler İslamiyet’i kabul edince durum da biraz değişiklik olmuştur. Bu kez yine devlet yönetimi hanların, hakanların, padişahların elinde olsa da artık bu yöneticilerin devleti yönetmesinde kendilerine yetki veren güç ve makam olarak İslam dininin başı durumunda olan Hz. Muhammed’in sözüm ona vekili olan halifenin, İslam peygamberi adına hüküm veren makamda oturan kişinin olduğunu görmekteyiz. Bu nedenledir ki artık Türk Devletlerin de İslam kültürü adı altında bir Arap kültürünün de Türk Devletlerini etkilemeye başladığı bir dönemin başladığını söylememiz yerinde olacaktır düşüncesindeyim. İşte Türk Devletleri tarihinde bu dönemde oldukça süren uzun bir dönem teşkil etmiştir. Ve bu dönemde Türk Milleti eskiden hanedan devletlerini kendi devleti saydığı gibi bu dönemde de halifelerin görevlendirildiği hanedanların devletlerini kendi devletleri saymaya başlamışlar. Eskiden hanedanın kulu olan Türk Milleti bu kez halifenin ve onun görevlendirdiği hanedanın kulu olmaya başlamışlardır. Kulun kendini yönetme hakkı olmayacağı düşüncesi Türk toplumuna hâkim olduğundan bu dönemde de yani Türk- İslam toplumları döneminde de halkın kendi kendisini yönetmesi demek olan demokrasi sistemli yönetimler ve Cumhuriyet Rejimi Türk toplumlarında ve devletlerinde ne yazık ki görülememiştir. Bunun sonucu olarak ne Karahanlılar da ne Gazneliler de ne Selçuklularda ne Harzemşahlar da ne Cengiz İmparatorluğunda halkın kendi kendini yönetmesine yer verilmemiş halk hep hanedanlar ve onların görevlendirdiği sultanlar ve Kaanlar eliyle yönetilmişlerdir.  

Bu arada şunu da vurgulamak isterim ki İslam-Arap dünyası biz Türklerden daha önce demokrasiyle yönetimle tanışmış ve demokrasiyle yönetim yaşamıştır demek mümkündür. Çünkü İslam- Arap dünyasında başlayan halifelik denilen yönetim sistemini halifelerin işbaşına gelmesini sağlayan biat denilen seçim yoluyla gerçekleşmesi yönünden demokratik yönetimlere cumhuriyet rejimine benzetenler mevcuttur. Hatta bu nedenle 4 halife devrine İslam da Cumhuriyet dönemi diyenler mevcuttur. Tam manasıyla Cumhuriyet yönetimi yahut demokratik bir sistem olması mümkün olmayan halifelik sistemini ne kadar cumhuriyet sistemine benzetmek mümkündür? Bilemem. Ama eğer onu Cumhuriyet sistemine benzetirsek biz Türkler Anadolu Selçuklu Devleti’nin yıkılmasından sonra Anadolu da Ahi tarikatının önderliğinde Ankara dolaylarında küçük de olsa bir İslam- Türk Cumhuriyeti kurduk diyebilmemizin mümkün olduğunu düşünmekteyim. Çünkü bu dönemde hakikaten Ankara dolaylarında Ahi teşkilatı, Ahi tarikatı üyelerinin seçtiği tarikat liderlerinin iş başında olduğu diğer yöneticilerinin de seçimle belirlendiği bir Ahi Cumhuriyeti yaşamıştır.

Gerçi biz Türkler Anadolu da ve Ön Asya da hatta Balkanlar da ve İtalya da görülen ilkçağ şehir cumhuriyetlerinin kuruluşunun temeli olan millet olarak da değerlendirilebilecek özellikteyiz kanaatindeyim. Çünkü ilkçağda gerek Anadolu da Likya, İonya, Eolya bölgelerinde Yunanistan da Aka ve Dor bölgelerinde İtalya da Etrurya da görülen ilkçağ cumhuriyetlerinin kurucuları olan insan kitleleri hepsi Orta Asya kökenli kitlelerdir. Devamı yarın…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.