güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

İSTİKLAL MARŞI HAKKINDA MUSTAFA KEMAL’İN DÜŞÜNCELERİ VE İSTİKLAL MARŞININ AÇIKLAMASI

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:50

Mustafa Kemal Paşanın, mecliste, istiklal Marşı ile ilgili toplantı zabıtlarındaki konuşması şöyledir:

Bu marş bizim inkılabımızın ruhunu anlatır. Bunu ne unutmak ne de unutturmak lazımdır. İstiklal Marşında, İstiklal davamızı anlatması bakımından büyük bir manası olan mısralar vardır. Benim en beğendiğim yeri de burasıdır.

“Hakkıdır hür yaşamış bayrağımın hürriyet, Hakkıdır hakka tapan milletimin istiklal”

Benim bu milletten asla unutmamasını istediğim mısralar işte bunlardır. Hürriyet ve İstiklal aşkı bu milletin ruhudur. Tarihe bakın: Bütün milletlerin bir esaret ve hürriyetsizlik devri geçirdikleri bir hakikattir.

Dünya tarihinde fasılasız hürriyet ve istiklalini muhafaza ve müdafa etmiş bir millet vardır: Türkler İstiklal Marşı’nın bilhassa bu kısmı asırlar boyunca söylenmeli ve bütün yar ve ağyar bilmelidir ki; Efendiler Türk’ün hürriyetine dokunulmaz.

Ulusal Marşımızın yaratıcısı daha doğrusu milletinin ve ordusunun yarattığı kurtuluş, Kurtuluş savaşı gibi ulusal savaşı yazarak ebedîleştiren şair Mehmet Akif’le Atatürk gibi bu şiirin aynen kalmasını varlığını koruması, unutulmamasını istemektedir.

Bunu şu olaydaki tutumuyla açıkça ortaya koymuştur. Ölümünden kısa bir müddet önce hastalığı dolayısıyla kendini ziyaret eden dostları, şöyle demişlerdir: İstiklal Marşı acaba yeniden yazılsa nasıl olur daha iyi daha iyi olmaz mı? Bitap uzanmış yatan Akil bu sorular karşısında yerinden doğrulur ve “Allah bir daha bu millete Bir İstiklal Marşı yazdırmasın.” Açıklaması:

İstiklal Marşının açıklamasını kıta kıta vererek açıklamaya çalıştığımızda şu izahlarla karşılaşırız:

Korkma sönmez bu şafaklarda yüzen al sancak

Sönmeden yurdumun üstünde tüten en son ocak

O benim milletimin yıldızıdır parlayacak

O benimdir o benim milletimindir ancak

Şair bu marşı yazdığında, İstiklal savaşı(Kurtuluş Savaşı) henüz bitmediği, buhranlı günlerin devam ettiği bir dönem mevcuttur.

Akif 1. Cihan savaşı başlamadan önce bu savaşın çıkacağını daha doğrusu bu milleti büyük felaketlerin beklediğini görmüştür. Ama bütün bu felaketlerin atlatılarak başarıyla çıkılacağını da sezmiştir. Akif Kurtuluş Savaş gibi kötü bir ortamda milletine moral aşılamak için İstiklal Marşına “Korkma” kelimesiyle başlamıştır. Akif bu milleti yıkacak tek şeyin ümitsizlik ve yılgınlığın olacağına inanmaktadır. Eğer millet bu hastalığa düşmezse, bağrındaki imanı kimsenin mağlup edemeyeceğini düşünmektedir.

Bu inanç nedeniyledir ki, Balkan Savaşı sonunda yani 1913’te milletine şöyle sesleniyordu: “İş bitti… Sebatın sonu yoktur” deme, yılma Ey millet-i merhume, sakın ye’se kapılma” bu tarihlerde, Avrupalılar Osmanlı Devletine “Hasta Adam” demektedirler. Buna rağmen Akif imanından hiçbir fire vermeden ve milletinden emin ona sesleniyor: “Hüsrana rıza verme…Çalış…Azmi bırakma!

Kendin yanacaksan bile, evladını yakma” diyerek milletini gayrete sevk etmeye coşturmaya uğraşıyordu. Bu kıtanın kabaca manası şudur. Ey milletim korkma, endişe etme Yurdumuzun üzerinde bacası tüten en son ocak yıkılıp, sönmeden, şafak kızgınlığı içinde bir alev gibi dalgalanan, yüzen o bayrak indirilemez. O bayrak milletinin daima parlayan yıldızıdır. Kuvvet ve kudret sembolüdür. O bayrak sadece benim milletimindir, başkasının olamaz. Şafak kelimesi, bu kıtada “güneş batmakta iken ve battıktan sonra akşam ufkunda ortaya çıkan kızıllıktır.”

Bu kıtadaki şafak sancak ilişkisi şöyle izah edilebilir kaaatındayız: ( Şafak) akşam kızıllığı, tabii bir olay olup, tabii seyrinde cereyan edecek ve sönecek, yerini karanlığa terk edecek olmasına karşılık; benzeri olan Alsancak asla sönmeyecek ve göklerden inmeyecektir. Dolayısıyla Türk ırkı hakimiyetini bağımsızlığını kaybetmeyecektir.

Akif bu kıtayı yazarken sembollerden ve sembolleştirmeden büyük çapta istifade etmiştir. Sembollerin çağrışımlarından faydalanmıştır. ( Alsancak) Türk bayrağının ilk bakışta ilgi çeken özelliği renginin kırmızı olmasıdır. Bu renk Akif’te alev intibaı, ışık intibaı uyandırmıştır. Buna uyan en uygun olay şafak vakti halidir.

Şafak sönebilir. Çünkü onun kaynağı tabiattır. Tabiat bu olayla belirli bir süre tayin etmiştir. O süre içerisinde cereyan edecek ve yerini karanlıklara bırakacaktır. Kaynağı bunu böyle gerektirmektedir. (Alsancak) Türk bayrağı sönmez, bunun kaynağı, bu alevin, bu kızıllığın kaynağı Türk yurdu üzerindeki evlerin, Türk yurduna yaşayan ailelerin yanan ocağıdır.

Akif ( Al sancağın) Türk bayrağının alevi ile, yurtta tüten ocakların alevi arasında bağ kurmakta aslında aile ile vatanın, aile ile milletin birbirinden ayrılmaz birbirine bağlı kavramlar olduğunu vurgulamak istemiştir. Dumanı tüten ocak, içinde yaşamın sürdüğü bir yerdir. Yanan ocağın bulunduğu yerde yaşam ve hayat vardır. Akife göre şartlar ne olursa olsun… Türk yurdundaki ocaklar sönmeden hatta en son kalan ocak sönmeden Türk bayrağı dalgalanmaktan alıkonulamazdı. Çünkü Türk milletinin en son bireyi dahi yaşadıkça, bayrağı indirilemez bayrağı esir edilemez. Bayrak göklerdeki salınımına dalgalanmasına devam eder.

Türk bayrağının ikinci dikkat çeken özelliği taşıdığı yıldızıdır. Halk arasında yıldız kader, talih manasında kullanılmaktadır. Yine halk arasında her insanın bir yıldızı vardır. Bu yıldız insanla doğar ve gökteki yerini korur, kişi öldüğünde düşer, kayar kaybolur. Bu nedenledir ki bu gün dahi, halk arasında bir yıldız kaydığında yine biri öldü denir. Akif, yaptığı sembolleştirme uyarınca, yine bu kıtada bayrağımızın yıldızıyla gökteki yıldız birleştirilir. Nasıl gökteki yıldıza kimsenin eli dokunamayacaksa, bayrağımızda ki yıldıza da kimse el süremez. Türk milleti buna izin vermez. Türk milletinin yıldızı hiçbir zaman yok olmamıştır. Gerçi Kurtuluş Harbi işgalleri nedeniyle, kara bulutlarla kaplanmıştır. Fakat Türk Milleti ölmeyecektir ve bu milletin yıldızı bu bulutların dağıtılmasıyla tekrar parlamaya devam edecektir.

Bayrağımız milletinden başkasına boyun eğmez, çünkü onun yıldızı sadece Türk Milletine aittir. Akif, bu kıtayla Türk Milletinin ölmezliğini, sürekliliğini sembollerle uygulamak istemiştir. Vurgulamıştır.

“Çatma kurban olayım, çehreni ey nazlı hilal, Sana olmaz, dökülen kanlarımız sonra helal.

Hakkıdır, Hakka tapan milletimin İstiklal.” Bu kıtada Akif’in hitabını yine bayrağımızadır.  Akif bayrağımızın dikkat çeken bir özelliği olan, hilalden bahsetmektedir. Hilal eski Türk edebiyatında sevgiliyi sembolize eden bir semboldür. Hilal, aynı zamanda İslamiyet’i sembolize eden bir semboldür.

Akif şunu dile getirmektedir, Türk bayrağında ki sevgili yani Hilal(Ay) tehlikededir. Kendini sevenlerden, tehlikeden uzaklaştırılmasını sağlayacak fedakârlık beklemektedir. Oysa Akif’e göre milleti onun için canını vermiş, kanını vermiş hala da bu fedakârlıkları yapmaya devam etmektedir. Fedakârlıkları hala yapmaktadır. O halde, bu akan kanların helal olması için Hilal’in gülümsemesi gerekmektedir. 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.