güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

İNTERNET BİLGİLERİNE GÖRE ATATÜRK’ÜN ETNİK KÖKENİ HAKKINDA BİLGİLER

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

İşte Atatürk .com adlı sitede Dr. Ali Güner’e  dayandırılarak verilen bu bilgilerin ulu önderin soyunu etnik kökenini  çok iyi açıkladığı kanaatındayım. Bu kanaatim nedeniyle siz okuyucuların da bu bilgileri esas alıp Mustafa Kemali etnik köken itibari ile aile bireyleri açısından karalamaya çalışacak bilgilendirmelere karşı uyanık olmayı gerçekleştireceklerini düşünmekteyim. Bu bilgilendirmelere ait aktarımı sonlandırırken Ulu öndere, geçmişten bu güne yaşamış tüm Atalarına Tanrıdan rahmet dilerim.

Bu internet bilgileri bize göstermektedir ki Atatürk’ün anne soyu da Osmanlı devletinin kuruluş döneminden itibaren balkanlarda gerçekleştirdiği Yörük iskanlarına tabi tutulmuş Yörüklere dayanmaktadır. Bu nedenledir ki Atatürk’ümüz anne soyu itibariyle de öz ve öz Türk olup Türk evladıdır. Hal böyle olmasına karşılık anne ve baba soyu öz ve öz Türk olan ulu önderimizi Türklük dışında Makedon, Arnavut kökenli göstermek isteyen art niyetli iftiracılara karşı bu bilgiler ışığında iftiracılıklarını, yalancılıklarını Atatürk’ümüzün neslini karalamak istediklerini yüksek sesle haykırmalıyız.  Özellikle Osmanlıcılık ve yeni Osmanlıcılık peşinde koşanların saltanatı ve hilafeti geri getirip Osmanlı hanedanını tekrar iş başına getirmek hevesi peşinde koşanların Osmanlı hanedanının Türklüğünü ileri sürüp bu hanedanı milletin atası gösterme çabalarına karşılık Atatürk’ü Türk görmemelerine şaşmamak mümkün değildir. Çünkü Osmanlı hanedanının ilk kuruluş yıllarında öz ve öz Türk olmasına karşılık yalanla bu hanedan mensubu erkeklerin Türk milleti bireyi olmayan kadınlarla yaptığı evlilikler sebebi ile ve bu evlilik sisteminin gelecek bütün nesillerde devam etmesi nedeniyle hanedanın erkek üyelerinin daha doğrusu doğan bütün çocuklarının öz ve öz Türk olması ortadan kalkmıştır. Orhan gaziden başlayarak birkaç Osmanlı beyi veya sultanı dışındaki padişahları gerek şehzadeliklerinde gerek veliahtlıklarında gerek padişahlıklarında Rum, Ermeni, Tatar, Yahudi, Polonyalı, Fransız, İtalyan, Ukraynalı hatta Alman, Romen, Bulgar, Grek asıllı kadınlarla evlendiklerini görmekteyiz. Buna dayanarak annesi Rum olan padişahın kendisi İtalyan’la ondan doğan çocuğun Fransız’la evlenmesi nedeniyle doğan çocuklar Türk kanını biyolojik özelliklerini rahatlıkla kaybetmiş olmamalılardır. Hal böyle olunca Osmanlı padişahlarını Türk görüp Türk göstermek isteyenlerin anne baba tarafından öz ve öz Yörük kökenli yani Türk kökenli olan ulu önder Atatürk’ü Türklük dışında göstermek çaba ve iftiraları karşısında insan olarak bir Türk evladı olarak hayret etmemek mümkün değildir. Kaldı ki annesinin ikinci evliliği nedeniyle annesine dil uzatanların da para ile satın alınan cariyeler olan padişah annelerini pek çok saray entrikalarına karışan padişah annelerini paşalarla çocuk yaşlarda evlendirilen istenildiğinde onlardan boşandırılıp başka paşalarla evlenmek zorunda bırakılan padişah kızları ve kardeşlerinin yani hanım sultanlarının pirüpak yani namusu bütün sayılıp gösterilmelerine Atatürk’e annesi dolayısıyla yapılan karalamalara yapılmaya çalışılan karalamalara hayret etmemekte mümkün değildir.

Şunu özellikle vurgulamak isterim ki hiçbir zaman askerinin başında ordusunun başında savaşa katılmamış orduları başka komutanlar yönetimi de savaşlara girmiş yenmiş yenilmiş padişahlar sadece padişah olmaları dolayısıyla gazi sayılıp bu unvanla anılırken ordularını bizzat yönetmiş zaferler kazanmış ulu önder Atatürk’ün gazi Mustafa Kemal paşa adı ile anılmasını tuhaf karşılayanların onun gaziliğine itiraz edip onun zaferlerini küçümsemelerine de hiç şaşmamak tuhaf bulmamak mümkün değildir. Mesela 2. Abdülhamit hiçbir savaşa katılmamış hiçbir askeri harekâtı yönetmemiş olmasına rağmen gazi hünkar diye anılıp bazı kaynaklarda böyle zikredilirken Mustafa Kemal’in gaziliğine tereddütle bakanların zaferlerini küçümseyenlerin bu davranışları da kötü niyet art niyet olarak yorumlamamak mümkün değildir. Zamanında Kuzey Afrika topraklarını Kıbrıs’ı Bosna ve bazı balkan topraklarını elimizden kaptırdığımız 2. Abdülhamid’i bu kaptırılan topraklar dolayısıyla sorumlu tutmazken Lozan’da daha geniş topraklar elde edemedi diye Mustafa Kemal’i Osmanlı topraklarını dağıtmakla elinde tutamamakla suçlayıp Sevr antlaşmasını imzalayıp Osmanlı devleti topraklarını Ankara ve civarındaki topraklardan ibaret bırakan Osmanlı hanedanı yerine kazandığı ve kazandırdığı kurtuluş savaşıyla hasımlarını imzalamaya mecbur bıraktığı Lozan antlaşmasıyla bu günkü Türkiye Cumhuriyetini ortaya çıkaran Mustafa Kemal’i küçümseyip onu İngilizlerle iş birliğiyle suçlayanların iftiraları karşısında da hayret etmemek bu haksızlıklarına isyan etmemek elde değildir. Hele hele Osmanlı hanedanı mensubu padişahlara ve aynı zamanda halife unvanını taşıyan bu şahsiyetlere kayıtsız şartsız hizmet etmekle yükümlü itaat etmekle yükümlü kul olmaktan çıkardığı vatandaşlarını kendi kendini yönetme hakkına yani cumhuriyet rejimine kavuşturan Mustafa Kemal’in bu icraatlarına karşı olan örümcekli kafaların sahiplerine bu kafaların kendilerini ve halkı tekrar kul olmaya götürecek rejimler yönlendirmeye sahip kılmaya çalışmalarına da hayret etmemek bu kafalarla mücadeleden geri durmaya çalışmayı da anlamamak imkansızdır. Kadınlarımıza erkeklerle eşit olma hakkını veren her yönüyle bunu sağlamaya yönelik yenilikleri inkılapları ortaya koymaya çalışan Mustafa Kemal’in fikirlerine karşı çıkıp kendilerini erkeklere kul köle yapmaya peçe ve kafes arkalarına itmeye yönelik icraatlara gönüllü destek veren verecek olan kadınlarımızın bu çabalarına da hayret etmemek tuhaf bulmamak mümkün değildir. Laik sistemi terk etmeye medeni hukuku yok etmeye yönelik çalışmaları yapan yapmaya çalışanları destekleyenlerin davranışlarını da Cumhuriyetimize demokrasi sistemimize ihanet saymamak Atatürk ilkelerine düşman icraatlar saymamak imkansızdır. Bütün bunlardan sonra şunu özellikle vurgulamak isterim ki biyolojik köken olarak etnik köken olarak öz ve öz Türk olan Atatürk’ümüz Osmanlı hanedan üyelerinden ve köken itibariyle biyolojik kökeni karışık pek çok bireyden hatta onu Türklük dışı görmek göstermek isteyenlerin pek çoğundan fazlasıyla tartışmasız ve kesin olarak Türk’tür. Sadece biyolojik olarak değil Türk dilini Türk tarihini insanlığın başlangıcından itibaren alıp irdeleyerek milletine aitliği şeklinde ortaya koymasıyla dil ve kültür bakımından da Osmanlıdan ve pek çok Farsçayı Arapçayı Türk dili kabul eden birey ve devletlerden Türk tarihini İslam tarihi ve hanedan tarihi görenlerden daha fazla kültürel açıdan Türk’tür. Sözün kısası bence Atatürk’e Türk değil diyenler demeye kalkanlar demeye çalışanlar kendilerini bilmez kişiler Türklüğü tanımayan Türklükten uzak kişilerdir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.