güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

İNTERNET BİLGİLERİNE GÖRE ATATÜRK’ÜN ETNİK KÖKENİ HAKKINDA BİLGİLER

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Mustafa Kemal Paşa, 13 Kasım 1918’de Suriye cephesinden ayrılarak İstanbul’a gelmiştir. Doğruca annesinin evine giden Mustafa Kemal Paşa, onun boynuna sarılarak elini öpmüş ve kız kardeşi ile kucaklaşarak hasret gidermiştir. Hayatları boyunca çok az bir araya gelebilen aile için mutlu buluşmaydı bu.

İstanbul’a gelişinde birkaç gün Pera Palas Oteli’nde kalan Mustafa Kemal, bir süre de yakın arkadaşı Salih Fansa’nın Beyoğlu’ndaki evinde konuk olmuştur. Daha sonra Şişli’de Madam Kasabya’nın üç katlı evini kiralayan Mustafa Kemal, Beşiktaş Akaretler’de oturan annesi ve kız kardeşini de yanına almış, üç katlı evin üçüncü katını onlara ayırmıştır. Kendisi orta katta oturuyor, bu katın arka bahçeye bakan odasını da yatak odası olarak kullanıyordu. Büyük salonu toplantı odası olarak ayırmıştı. Alt katta ise yaveri kalıyordu.

Mustafa Kemal, Başkent İstanbul’un en bunalımlı günlerinde bu evde arkadaşlarıyla sık sık toplantılar yapmış, 16 Mayıs 1919 tarihinde Samsun yolculuğuna çıkıncaya kadar bu evde oturmuştur. Şişlideki bu ev şimdi müze olarak kullanılmaktadır.

Samsun’a çıkışla birlikte başlayan günler Mustafa Kemal için olduğu gibi, annesi ve kardeşi için de sıkıntılı, sancılı günler olacaktır. Bu arada oğlu Mustafa Kemal’in “öldüğü” asılsız haberini duyan ve zaten hasta olan Zübeyde Hanım, iyice hastalanır, kısmen felç olur. Zübeyde Hanım için bu sıkıntılı günlerde sevindirici bir olay gerçekleşir. Kızı Makbule, askerlikten ayrılarak ticarete atılan Mustafa Mecdi Bey’le evlenir. Zübeyde Hanım, tekrar Akaretler’deki eve döner, kızı ve damadı ile burada yaşamaya devam ederler.

Bu acılı, sıkıntılı ama umut dolu günler Milli Mücadele boyunca sürecektir. Zübeyde Hanım’ın hastalığı gün geçtikçe artıyordu. Annesinin kuşatma altındaki İstanbul’da kalması Mustafa Kemal’i üzüyor, annesine ateş hattındayken bile mektuplar yazıyordu. Arkadaşları Zübeyde Hanım’a yardım ediyor, bütün isteklerini yerine getiriyorlardı. Zübeyde Hanım’ın, ölmeden oğlunu görme isteği ile oğlunun da bir an önce annesine kavuşma özlemi çektiği, karşılıklı gönderilen telgraflarda görülmektedir.

Üç yıldır annesinden ayrı kalan Mustafa Kemal, Kurtuluş Savaşı’nın sonlarına yaklaşıldığı bir sırada annesini Ankara’ya getirmeye karar verdi. Türkiye Büyük Millet Meclisi Başkanı ve Başkomutan idi. Yıl 1922, aylardan Haziran’dı. Kendisinden görüşme talebinde bulunan Fransız yazarı Claude Farrére ile İzmit’te buluşacak, annesi de İstanbul’dan gelecekti. Atatürk 14 Haziran 1922’de Adapazarı’na geldi. Kendisinden bir gün önce gelen ve Askerlik Şubesi Reisi Binbaşı Baha Bey’in evinde kalan Zübeyde Hanım ile burada buluştular ve o geceyi bu evde geçirdiler. Anne ve oğul birlikte bir otomobil ile 24 Haziran I922’de saat 20 de Ankara’ya dönmüşler, doğruca Çankaya Köşkü’ne gitmişlerdir.

Köşkte Abdürrahim ve Ragıp Bey’in yeğeni olan Fikriye ile birlikte kalan Zübeyde Hanım’ın, hastalığı da giderek artıyordu. Kısmi felç ve romatizmadan dolayı ağrıları artan Zübeyde Hanım’a İzmir’in havasının iyi geleceği düşünülerek, İzmir’e gidip bir süre kalması için ikna edildi. Bu seyahatin bir diğer amacı da Mustafa Kemal’in evliliği düşündüğü Latife Hanım’ı Zübeyde Hanım ile tanıştırmaktı. Uygun bir kalacak yer bulmak için İzmir’e giden Başyaver Salih (Bozok) Bey, Zübeyde Hanım için Latife Hanımların Karşıyaka’daki yazlık evlerini hazırladı.

Buradayken hastalığı giderek artan Zübeyde Hanım, 15 Ocak 1923 günü vefat etti. 66 yaşındaydı. Batı Anadolu’da uzun süreli bir geziye çıkmak üzere 14 Ocak 1923 günü akşamı özel treni ile Ankara’dan ayrılmış bulunan Gazi Mustafa Kemal Paşa, 15 Ocak günü Eskişehir’e gelmişti. Gün ağarmadan az önce Emir Eri Çavuş Ali’yi çağırmış, “Bir haber var mı?” diye sormuş, “şifre geldi ama çözülmedi” diye cevap veren Ali Çavuş’a hüzünle bakan Mustafa Kemal Paşa, “annemin öldüğünü biliyorum.” Dedi. “Bir rüya gördüm, yeşil tarlalarda annemle dolaşıyordum. Birden bir fırtına çıktı, anamı alıp götürdü.” Deşifre edilmiş telgraf eline verildiği zaman okudu, gözlerini kapadı, bir an düşündü ve “İzmir’e gitmiyoruz. Treni İzmit’e çevirsinler” dedi.

Aynı gün İzmir’deki Başyaver Salih Bozok’a şu telgrafı çekti: “... verdiğiniz elim haber, beni çok müteessir etti. Merhumenin münasip bir tarzda merasim-i tedfiniyesini (uygun bir şekilde cenaze törenini) ifa ettiriniz. Cenab-ı Hak, milletimize hayat ve selamet versin.”

Atatürk’ün Harp Akademisi’nden sınıf arkadaşı olan ve Kurtuluş Savaşı’nda Batı Cephesi Kurmay Başkanı bulunan Asım Gündüz, Zübeyde Hanım’ın ölümü sırasında İzmir’deydi. Asım Gündüz Zübeyde Hanım’ın cenaze törenini şu şekilde anlatmaktadır: “Zübeyde Hanım son saatlerinde yanında bulunan Latife Hanım’a ayrıca bir vasiyet yazdırmıştır. Latife Hanını, Zübeyde Hanım’ın ölüm haberini ilkönce İzmir Valisi Mustafa Abdülhalik (Renda)’ya bildirmiş, vali de büyük bir cenaze töreni hazırlatmıştı. Latife Hanım ilk gece İzmir’in tanınmış hafızlarından tam otuz üç kişi çağırarak sabaha kadar hatim yaptırmış ve hatim duası üç gün sürmüştür. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.