güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

HZ. MUHAMMEDÎ SEVMEK BU MU?

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:50
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:50

Değerli okurlarım Mevlit kandilini kutlama coşkumuza bakarsak Türk toplumu olarak Peygamberimizi sevmede birinci sırayı alan İslam toplumu olmamızı söylemekte pekâlâ haklıyız ama bu haklılık kanaatimce şekli icraat nedeniyle söz konusu olabilecek bir haklı beyan olacaktır. Çünkü düşünceme göre millet olarak Peygamberimizin istediği düzeyde sevdiğimizi söylemenin mümkün olacağını düşünmemekteyim. Daha doğrusu milletimizin Peygamberini onun istediği ölçülerde sevdiği kanatın da değilim çünkü Peygamberimiz İslam bireylerin kendisini maddi manevi yüce Allah dışında her değer ve mevcudiyetten daha fazla sevmesi gerektiğini bildirmiş bunun imanlı bir İslam olmanın şartı olduğunu vurgulamıştır.

Bizlere anlatılan hadislerden öğrendiğimiz kadarıyla Hz. Ömer’e hitaben söylenen bu vurguda öz olarak Müslüman olmanın İslam olmanın esas şartının Allah’ı sevmek ve Hz. Muhammedî sevmek olduğu önemle vurgulanmıştır.

Şüphesiz Hz. Muhammedin bu hadisi uyarınca hareket edip imanını ona göre düzenleyen Hz. Muhammedi Allahtan sonra ikinci sıraya koyup evladından eşinden kardeşinden anne babasından malından hepsinden daha önemlisi canından daha fazla seven pek çok mümin Müslüman İslam yeryüzünde ve ülkemizde yaşamıştır. İşte Peygamber sevgisi kendi canını da dâhil olmak üzere bütün değer ve varlıklardan daha fazla Peygamberi sevmeyi her şeyi onun uğruna feda etmeye onun sözü ve davranışıyla söylediği veya ima ettiği her şeyi yapmaya denir. Kanaat’ını taşımaktayım.

Oysa bugün çevremizde ülkemizde bu anlayışla hareket eden Peygamber sevgisinde bu ölçüye ulaşabilen birey sayısını hemen hemen yok denecek seviyede görmemiz pekâlâ mümkündür. Çünkü insanlarımızın pek çoğu Peygamberimizin hadislerini ve sünnetlerini terk edip uygulamazken diğer önemli bir çoğunlukta ki kısmı da hadis ve sünnetler içerisinden seçtiklerini uygulamaya gitmekte bu yolla Peygamber sevgilerinin sadece dilde tekrarlanan salavatı Şerife’den ibaret olduğunu ortaya koymaktadırlar. Peygamberin sünnet ve hadislerini terketmek demek bir oranda onun yaptıklarını söylediklerini tasvip etmemek beğenmemek olarak değerlendirile bilecek bir davranıştır. Aynı şekilde bazı hadis ve sünnetleri seçip diğerlerini terk etmekte yine aynı mahiyette bir davranıştan ibret olduğu düşüncesindeyim bunu yapanlar Peygamberi sevdiklerini nasıl söyleyebilecekleridir. Doğrusu anlamak zordur. Hele Peygamber sevgisi aracı istemeyen bir sevgi olduğunu düşünülürse Peygamberi sevmek direk onun hadislerini sünnetlerini yerine getirmek olduğu düşünülürse sünnet ve hadislerin terk edilmesi Peygamber sevgisinin yokluğunun açık işareti olarak kabul edilebilecek davranıştır.

Peygamberimiz kendisini sevmeye işaret olarak ehli beytinin ve sahabelerinin sevilmesini işaret etmiştir. Bunların dışında başka birilerinin sevgisini kendisinin sevilmesine delalet kabul etmemiştir. Gel gör ki bugün çevremizde ve ülkemizde birileri ehli beyitten olmamasına rağmen sahabe olmamasına rağmen tarikat piri, tarikat şeyhi, cemaat lideri, mezhep lideri rütbelerini verdikleri ve kendilerine bir takım kutsal mahiyet arz eden lakaplar taktıkları kişilerini sevgilerini yöneltmekte mahsur görmemekte ve onlara olan sevgilere aracılıyla Allah yolunda büyük mertebelere ulaşacaklarına inanmaktadırlar.

Öyle ki kendi tarikatları ve cemadatları sayesinde yaptıkları zikir ve toplantılarında eğer İslamiyet’inden şartlarından biri olan kelimeyi şahadet getirmek İslamiyet için önemli olan Tevhit ve salavatı şerife gibi eylemler olmasa Hz. Muhammedin ismini dahi anmadan zikir ve ibadetler yapmayı gerçekleştireceklerdir. Tabi bunu her tarikat her cemaat için moda mod söylemek yersiz ve imkânsızdır. Ama genellikle tarikat ve cemaat zikirlerinde ibadetlerinde ölmüş veya yaşayan tarikat liderlerinin isimleri ve fikirleri ön planda tutulduğu düşünülürse bu tür icraatleride Peygamber sevgisini engelleyen yahut Peygamber sevgisine ortak koşan sevgiler olarak kabul etmek imkânı söz konusu olur düşüncesindeyim. Kabaca söylemek gerekirse cemaat liderinin sevgisi ön planda tutup ona bağlılığı arz eder durumda ki bir cemaat veya tarikat mensubunun Hz. Muhammed sevgisini nasıl anlayıp hangi seviyede tutacağını merak etmemek mümkün müdür? Şurası da bir gerçektir ki cemaatler ve tarikatlar Peygamberin hadis ve sünnetlerinin farklı olanlarının alınıp uygulandığı farklı sünnet ve hadislerinin icraatlar esas alındığı sistemlerdir düşüncesindeyim.

Gerçi her zaman her icraat tarikatlarda görülen farklı uygulamalarda farklı hadis ve sünnetlere dayandırıldığından farklılık arz etmez. Bazen aynı hadis veya sünnetin farklı yorumlamalara uğratılmasına dayanan sebeple de farklı icraatlar ortaya çıkabilir. Nasıl olursa olsun sonuç olarak cemaat ve tarikat mensupları bu mensubiyetleri nedeniyle Hz. Muhammedin hadislerini ve sünnetlerinin bir kısmını belki de büyük çoğunluğunu terk ederek az bir kısmını uygulama durumuna düşmüş olabilirler düşüncesindeyim. İşte bu nedenle diyebilirim ki cemaat ve tarikat mensuplarını mutlak Hz. Muhammedin istediği ölçüde Peygamber sevgisini zedeleyecek sonuçlar yaratabilir. Düşüncesindeyim bütün bunlara dayanarak diyebilirim ki toplumumuzun mal hırsı makam hırsı çalışmaları nedeniyle çıkar ve menfaat mefhumlarını ön planda tutma uygulamaları nedeniyle ülke toplumunu ve İslam toplumunu parçalayan birlik ve beraberlikten uzaklaştıran tarikatçılık ve cemaatçilik uygulamaları nedeniyle gerçek bir peygamber sevgisine tüm insanlarımızı kapsayacak şekilde sahip olduğunu söylemek imkânsızdır düşüncesindeyim.

Yine ülkemizde Peygamberimizin doğumunu Mevlit kandili ve kutlu doğum haftası gibi ayrı zamanlarda iki defa ayrı ayrı kutlamamızda Peygamberimizi iyi tanımadığımızı onu gereği gibi istediği gibi sevmediğimizin işareti sayılabilecek bir davranıştır düşüncesindeyim. Bugün toplumumuzda mevcut bireylerin bir kısmının Peygamberin isteği üzerine davranıp ehli beyti severken bir kısmının ehli beyti sevenlere hatta ehli beyte düşman olması diğer bir kısmının ehli beyte cephe almış olmasına rağmen Ömer, Osman, Ebubekir gibi sahabeleri severken diğer bir kısım insanımızın onlara düşman olması onları sevenlere düşman olasıda ülkemiz insanın Peygamber sevgisinden bu sevgiden neleri gerektirdiğini bilmediğinin işaretidir. Bütün bu durumları göz önünde bulundurursak devrinde tarikat cemaatçilik olmayan hadisleri ve sünnetleri arasında fark gözetilmeyen ehli beyti ve sahabeleri aynı ölçüde sevilen Peygamberimizin ümmeti ülkemizde bugün nerdeyse Peygamber derecesinde tarikat ve cemaat liderlerine bağlılık ve ubudiyet gösteriyorsa ehli beyt sevenler ehli beyt düşmanları diye ikiye ayrılıyorsa sahabelerini bir kısmının sevme konusunda bölüne biliyorsa hazreti Muhammed gibi tekçil bir din olan İslam dinini gibi bir din getiren Peygambere iki ayrı tarihte doğum günü kutluyorsa bu toplumun Hz. Muhammedi sevdiğini gereği gibi sevdiğini söylemek ne derece doğrudur. Ve bunun sonucu olarakta sadece mevlit kandillerinde ve kutlu doğum haftalarında Hz. Muhammed için mevlit okumaktan ibaret bir sevgiyi görüp Peygamber sevgisi bu mu diye sormamak mümkün mü 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.