güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

HANGİSİ TAM CUMHURİYET REJİMİDİR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Değerli okurlarım,  bugün 96 yıl önce, Atatürk tarafından kurulmuş genç Türk  devletine rejim olarak belirlenen cumhuriyet rejiminin ilan edilişinin 96. Yıldönümünü idrak etmekte ve kutlamaktayız. Bu sebeple tahsis edilen 29 ekim cumhuriyet bayramı tüm milletimize kutlu olsun. her ne kadar rejimde değişiklikten söz edilmiyorsa da Atatürk’ün armağan ettiği, cumhuriyet rejimi uygulaması şüphesiz onun uygulamaya koyduğu sistemi ve sistem görüntüsünü taşımamaktaysa da rejimimiz şüphesiz hala cumhuriyet rejimidir. İlk ilanın da partilerin yer almadığı ve alınan kararların salt çoğunlukla kabul veya ret edildiği bir cumhuriyet söz konusu ise de öncelikle ebedi şef ünvanı ile milletimiz tarafından ebedileştirilen, Mustafa Kemal’in yeni inkılaplarla geliştirdiği bir cumhuriyet olmayı sürdürmüştür. Nitekim önce başbakan dahil, bakanların mecliste tek tek oylanıp kabul edildiği, bir hükümet kurumu söz konusu iken daha sonra bugün ki kabine sistemi denilen cumhurbaşkanının görevlendirdiği bir başbakanı ve onun seçip belirlediği bakanları kapsıysan bir kabine uygulamasına geçilmiş, başbakan veya bakanlar tek, tek değil topluca meclisten kabul veya ret şeklinde güven oyu almaya başlamışlardır. Her ne kadar Atatürk dönemin de denense de başarılı olamayan çok partili dönem denemeleri, istenilen neticeyi vermemiş mecliste sadece Atatürk’ün kurduğu Cumhuriyet halk partisi nedeni ile tek partili dönem yaşanmıştır. Demokrat partinin kuruluşu ile geçilen çok partili dönem kısa zaman sonra gerçekleşen 27 mayıs darbesi ile sona ermiştir. Darbenin getirisi olarak meydana konulan 61 anayasası ile o zamana kadar tek meclisli olan TBMM biri senato biri millet meclisi olmak üzere 2 meclisli hale getirilirken ülkemizde tam manasıyla bir parlamenter sistem ortaya koymuştur. Aynı anayasa ile daha önce  ki inkılaplarla geliştirilen laik sistem doruğa ulaşırken kuvvetler ayrılığı prensibi de tam manasıyla anayasa da belirtilip, kesinleşmiştir. Ne var ki tarihi boyunca monarşik idarilerde, teokratik idarelerde yaşamış ve yaşatılmış olan milletimizin büyük çoğunluğu  bu anayasının getirilerini idrak edememiş kavgıyamamış olduğundan kısa bir süre sonra gerçekleşen 1980’darbesi ile ülkemize kazandırılan bu anayasa devre dışı bırakılmıştır. Meclis yine tek meclisli hale döndürülmüş sistem kısa zamanda 1960 darbesinden önceki duruma dönmeye başlamış ve bunun sonucun da darbenin getirdiği 1982’ anayasası uyarınca rejim çok partili, ama hiçbir partinin salt çoğunluk sağlayamadığı hale düşmek korkusu ile bu kez askeri darbe olmadan önce peyder pey sonra genel bir referandum ile anayasa değiştirerek bugün ki cumhurbaşkanlığı rejimi sistemine kavuşturulmuştur. Bu sistemin özünde devletin bütün kuvvetlerini özellikle yürütme yetkisini halk tarafından seçilen bir cumhurbaşkanına verip , bakanları seçip görevlendirme hakkını da ona vermiştir.  Meclisin bakanları tahin veya azil de bir yetkisi kalmamış görünüm söz konusudur. İşin tuhafı ülkede ki bütün görevlileri atama ve görevden alma hakkı cumhurbaşkanın da olduğu gibi partisinin genel başkanı olma sıfatı ile iktidar milletvekili adaylarını da tespit hakkı, müstakbel cumhurbaşkanına  aittir. Böyle olduğun da düşünceme göre Cumhurbaşkanı bütün denetimlerden uzak ve masum bir durum da kalabilmektedir. Son anayasamız ile tespit edilen cumhurbaşkanı rejiminde cumhurbaşkanları, Osmanlı sultanlarına yakın haklara sahip görülmektedir. Tespit edip seçtirdiği milletvekilleri vasıtası ile onlar da yetmezse yanına almayı başardığı herhangi bir partinin milletvekilleri,  vasıtası ile istediği konuda kanunu meclise verip çıkarta bilme gücü kendisin de olabilecek bir durum söz konusudur. Kaldı ki anayasa da yer alan anayasa daki hükümleri ile anayasa çıkarma üzerine donatıldığından yasama yetkisi bir durumda gözükür. Hukuk mekanizmalarında  ki görevlilerinde atama yetkisi kendisin de olduğundan isterse onlara da hakim olabilecek, yani hukuka da hakim olabilecek, yargıya da hakim olacak bir konum elde edebilecek bir durumdadır. Şimdi bütün bunlardan sonra insanın aklına şu soru gelmektedir. Ülkemizde yaşanan farklı dönemlerde ki sistemlerin hangisi gerçek Cumhuriyet rejimidir. Atatürk’ün zamanın da uygulananlar mı,  19861 – 1982 arasın da uygulanan sistem mi ? yoksa bugün uygulanan cumhurbaşkanlığı sistemimi gerçek cumhuriyet rejimimi ? şahsi kanaatimi getirmek istediğimde benim düşünceme göre en ideal cumhuriyet rejimi diyebileceğimiz sistem parlamenter rejim diyebileceğimiz sistem 1961 – 1982 arası anayasasına göre uygulanan çift meclisli kuvvetler ayrılığını esas alan seçime önem veren o ara dönem sistemidir. Gerçek Cumhuriyet rejimidir. Düşüncesindeyim. Umarım şu anda uygulanmak ta olan cumhurbaşkanlığı rejimi de yeniden düzenlemeler ile yeniden geliştirmeler ile daha iyi neticeler verebilecek devlet ve ülkemizi yüksek seviyelere milletimizi huzur ve refaha kavuşturacak bir rejim olacaktır. Her ne kadar iki darbe arasın da oluşturulmuş bir anayasa olsa da 1961 anayasası hakikaten özgürlüklere parlamenter sisteme kuvvetler ayrılığına özen ve önem vermiş bir anayasa olarak hatıralar da yer alacak bir anayasaya düşüncesindeyim. Ne var ki uygulanacak anayasaları milletin düzenlemesi esas olması düşünülürse halkımızın önemli çoğunluluğun onay verdiği bu son anayasa da cumhurbaşkanlığı rejimi de cumhuriyetimize ve milletimize yakışacak bir konum arz etmek durumundadır. Cumhuriyet bayramı hepimize kutlu olsun bu rejim daima değişlikler arz etse de ana özelliğini kaybetmesin.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.