güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Geçmişte Yaşamış İki Sadrazamın İbret Verici Hayat Hikayeleri

Yazının Giriş Tarihi: 01.02.2023 00:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 31.01.2023 23:06

Rüstem Paşa, 1500 yılında Hırvatistan 'da doğmuştur. Osmanlı topraklarına getirildikten sonra devşirilmiş, 1539'da Diyarbakır Valisi ve 3. Vezir iken Şehzade Cihangir ve Şehzade Bayezid'in sünnet düğününde Kanuni Sultan Süleyman'ın kızı Mihrimah Sultan ile evlenmiştir. Bu nedenle 'Damat' sıfatıyla anılır.

Damat Rüstem Paşa (1500-1561) Kanuni Sultan Süleyman saltanatı döneminde 28 Kasım 1544 - 6 Ekim 1553 ve 29 Eylül 1555 - 10 Temmuz 1561 tarihleri arasında sadrazamlık yapmış Osmanlı devlet adamıdır.

Rüstem Paşa Mohaç Meydan Muharebesinde padişahın silahtarıdır. Enderun’da yetişmiş zekâsı ile dikkatleri çekmiştir. Taşrada ki ilk görevi rikap ağalığıdır. Daha sonra Diyarbakır Beylerbeyliğine getirilmiştir.

Ancak onun yükselişini hızlandıran asıl olay Kanuni Sultan Süleyman’ın Hürrem Sultan’dan olan tek kızı Mihrimah Sultan ile evlenmesi olmuştur.(1539)

3. Vezirken Sadrazam olmuştur. 28 Kasım 1544 tarihinde Hadım Süleyman Paşa'nın azledilmesi ile yerine sadrazam olarak getirilmiştir.

6 Ekim 1553 tarihinde Şehzade Mustafa'nın şehadeti sonrası görevden alınmıştır.

Kendisinden sonra gelen Kara Ahmet Paşa'nın idamından sonra 29 Eylül 1555 tarihinde tekrar 2. defa sadrazam olmuştur.

10 Temmuz 1561 ölüm tarihine kadar idarede kalmıştır.

Rüstem Paşa'nın Mihrimah Sultan ile evliliği nedeni ile hakkında, birçok dedikodular olmuştur. Şehzade Mustafa'nın ölümünde Hürrem sultan ile birlikte rolü olduğunu iddia eden fitnecilerde olmuştur. Rüstem Paşanın biri Tekirdağ'da diğeri İstanbul'da kendi adına yaptırdığı 2 adet camii vardır.

Bu iki paşanın hayat hikayesi bize ve bugün onların eş değerinde ki görevde bulunan Başbakanlar için ibret çıkarılacak bilgiler ihtiva etmektedir. Nasıl onlar yetki aldıkları padişaha karşı onun menfaatini korumada gevşek davranıp kusur ve hata gösterdiklerinde zararlı çıkıp hatta hayatlarını kaybetmişlerse bugünkü sistemimizde ki başbakanlarımızda kendi yetki aldıkları Türk milletine onu temsil eden TBMM’de karşı aynı suç ve hataları işlediklerinde tarih tekerrür edip Osmanlı sadrazamlarının durumuna düşebildiklerini hesap etmelidirler.

Çünkü Osmanlıda padişaha ihanet onu küçümseyip onun üzerinde olmaya çalışmak ne ise bugünkü sistemimizde de TBMM’ne karşı aynı durma gelmeye çalışmak da aynı manaya gelecek davranıştır. Bu nedenledir ki başta şu andaki yürütme organı başkanı olan kişiler olmak üzere diğer yöneticilerimiz örnek verdiğimiz Sadrazamların yaşam ve durumlarındaki hatalı davranışlara yönelmekten, girişmekten uzak durmaya çalışmalıdırlar düşüncesindeyim.

Çünkü Türk tarihi okumak ve değerlendirmek onlar başta olmak üzere biz Türk insanına bu imkanı verebilme imkanına fazlasıyla sahiptirler.

Osmanlı tarihi benzer hataları yapan sadrazamlarla dolu olduğu gibi T.C. döneminde de benzer hataları yapan yöneticilerimizden tarihimiz örnekler vermektedir düşüncesindeyim.

Bütün bunlardan sonra şunu söylemek yerinde olacaktır kanaatindeyim, geçmişte olduğu gibi bugün de milletten aldığı yetkiyle millet adına yetki kullanan yöneticilerin icraatlarında yetkiyi aldığı millete karşı sorumluluklarını ve görevlerini unutmamaları, yetkilerini kullanırken kendi çıkar ve menfaatlerini ön planda tutmamaları gerektiğini aksi halde yetkiyi veren milletin de bir gün Osmanlı padişahları gibi kendi menfaatlerini milletin menfaatinden üstün tutan yetkililere karşı aynı davranışı aynı tepkiyi gösterebilecekleri unutulmamalıdır. Bu iki Osmanlı sadrazamının hayat hikayesi bunun en bariz örneğidir, irdelenip ibret alınabilir.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.