güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

DİNLER TARİHİNDE ŞEYTAN KÜLTÜ VE ŞEYTANLAŞAN İNSANLAR

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:46
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:46

Tanrıyı sürekli yanında hissetme ihtiyacı insanlara yakılan bir ocak önemli yerlerde sürekli rahiplerce söndürülmeden yakılan ateşlerin bulunduğu ataşede denilen yerler oluşturulmasını doğurmuştur. Ateşgedeler de ki ateş ateş hiç söndürülmez her gün en az bir saat süren ayinler yapıp dualar okurlardı. Zerdüşt dini uyarınca ileri sürülen iyilik ile kötülük arasındaki daimi çarpışma insanların iç dünyasında da sürerdi bu nedenle kendilerini kötülüklerden korumak isteyen arındırmak isteyen kişiler ateş üzerinden atlardı. Ahuramazda yanında yer alıp iyiliklerle uğraşarak ölenlerin ruhları hafif olduğu için Ahuramazda ya giden yol üzerindeki köprüyü rahatça geçip Ahuramazda’ya ve sonsuz mutluluğa rahatça ulaşırlardı. Angromanyu (Ehrimen) yanında yer alıp kötü yolda bulunanların ruhları ağır olduğundan Ahuramazda’ya giden yoldaki köprüden geçemeyip Gayya kuyusuna düşer cehenneme sonsuz azaba giderdi. Zerdüşt dinine göre Ahuramazda, Kıyamet denilen, Dünya Yaşamının sona erdiği gibi tüm kendisine inananları diriltecek ve yakılacak büyük bir ateş eşliğinde, kendine inananların yardımıyla, Ehrimen ve ona inananlarda büyük bir savaş yaparak, onları ve kötülükleri ortadan kaldıracaktır. Daha sonra tüm iyi insanlar sonsuz mutluluğa ulaşıp, sonsuz yaşama imkanını bulacaklardır. Kıyamette yapılacak bu savaşla Işık-Karanlığa, İyilik-Kötülüğe, Yaşam-Ölüme galip gelecektir.

            Diyebiliriz ki Şeytan Kültü bu Ahuramazda Diniyle ilk kez Tarih sahnesinde görülmüştür. Bu dindeki görünümle sembol bulmuştur. Kötülüğün gücüne inanıp, ona bağlanan kişi ve kitleler karanlığı sembol kabul edip, siyahlar giymeyi tercih etmişlerdir. Toplumda kötü olarak bilinen bir külte taraftar olmaları, onları ayinlerinde ve ibadetlerinde gizliliğe itmiştir. Ancak Ehrimen’in temsili olan karanlığa benzer siyah elbiseler giyerek, kendilerini birbirlerine tanıtmayı da ihmal etmemişlerdir. Siyahlara bürünmüşlerdir. Bunun yanında kendilerine has kıyafetler ve tavırlar, görünümler oluşturarak birbirlerini tanımayı, bütünleşmeyi sağlamayı amaçlamışlardır. Böylece bir Şeytana tapanlar gurubu, bu dinle ortaya çıkmış, bu akımın ilk öncülüğünü bu din yapmıştır. Daha sonraki dönemlerde bu din ufak tefek değişikliklerle, Mecusiliği oluşturunca daha ziyade büyücülük ve sihirle uğraşır hale gelecektir. Buna bağlı olarak kötülüğü yani Şeytana daha fazla bağlılık ve faaliyet içine girecektir.

             Şeytan ve benzeri kültler kendini, Mısır ilk çağ Mitolojilerinde de kendini göstermektedir. İyilik ve Kötülüğün mücadelesini değişik bir görünümle de olsa, Mısır Mitolojisi de ortaya koymaktadır. Ne var ki burada tanrılar çok sayıda olduğunda mücadele ve rekabet biraz daha çok sayıda tanrı arasında görülmektedir. Büyük yaratıcı ve ölüler tanrısı Oziris, iyi ve koruyucu bir tanrıdır. Onun ikizi olan Seti, Hayvanlar tanrısı olup, kötü ve kötülükler tanrısı durumundadır. Seti de Ehrimen veya Şeytanla aynı olan bir durum söz konusudur. Zaten timsali de bunu aksettirir. Eşek başlı bir insan durumunda temsil edilmesi de bunun açık örneğidir. Çünkü eşek ve ile şeytan arasında ilkçağlardan beri insanlar bir bağ kurmakta ve bu hayvanı bazı toplumlar, Şeytanın göstergesi eşek ile Şeytan arasındaki bağ kanaatimizce, Nuh ve Tufan efsanesinden kaynaklanmaktadır. Bu efsaneye göre; Nuh Tufan öncesinde bütün hayvanları gemiye alırken eşek sırası geldiğinde girmemek için direnmiştir. Rivayete göre bu direnişin sebebi Şeytanın kuyruğundan asılmasıdır. Durum zorlaşınca, Nuh eşeğe hitaben ‘Şeytanla bile olsan gir’ demiş ve Şeytana izin vermiş ve eşek gemiye girmiştir. Tabi durum daha sonra Nuh tarafından fark edilmiştir, ama şeytan bağıntısı bundan doğmuştur. Ama bir ilkçağ dini için bir açıklama getiremez. Bu nedenle Seti gibi kötü bir tanrıya, neden eşek başı yakıştırılmıştır bilinmez. Mısır mitolojisinde İran’ın dini sistemi aksine üçlü bir tanrı sistemi olduğu görülmektedir. Önemli tanrılar Ra(Güneş), Nut(Gök), Gep(Yer), üçlüsüdür. MÖ. 1000 yılından sonra bunların yerini Oziris, eşi İzis ve oğlu Horus üçlüsü alacaktır. Bu üçlü dini sistemi kendilerini tanrı sayan Mısır Firavunlarının başlarındaki taçlarında, bilhassa töre taçlarında temsil bulmuştur. Yukarda açıkladığımız gibi Mısır Mitolojisindeki kötülük-iyilik çatışması, Hayvanlar Tanrısı Seth(Seti) ile ölüler tanrısı Oziris ve onun dahil olduğu üçlü tanrı gurubu, bilhassa gök tanrısı Horus arasında cereyan eder.

            Mitolojik Efsanelerde bu, savaşın başlaması şöyle anlatılır: Seth kıskandığı Oziris’i öldürüp, on dört parçaya ayırıp Mısır’a dağıtır. Oziris’in karısı İzis bu parçaları birleştirip, Oziris’i diriltir. Bundan sonra Oziris, Eşi İzis ve Oğulları Hous, Seti’ye düşman olup mücadeleye balarlar. Bu Oziris, İzis, Horus tanrı üçlüsü Hıristiyanlıktaki Tanrı-Meryem-İsa üçlüsünü andırmaktadır. Bu husus oldukça dikkat çekicidir. Seth, Mısırın Aşağı Mısır denilen kesimine hakim bir tanrıdır. Oziris ise daha ziyade Yukarı Mısır denilen kesimde ön plana tutulan bir tanrıdır. Bu nedenle, Seti ile Oziris mücadelesi Mısırda bir Aşağı Mısır ve Yukarı Mısır çatışmasında dönüşmüş, toplumlara bu şekilde mal olmuştur. Kötülük-iyilik mücadelesi, Teb-Menfis(Aşağı Mısır-Yukarı Mısır mücadelesine dönüşmüştür, manevilikten maddiyata dönüşmüştür. Hatta bu mücadele Mısır Firavunlarının taçlarına bile, iki birleşik taçtan olmayı getirmiştir. Yukarı Mısırın ‘’ Beyaz Tacı’’ ile Aşağı Mısırın ‘’Kırmızı Tacı’’ birleşerek Mısır Firavunlarının tacını oluşturmuştur. Aynı tacın Mısır Mitolojisinde tanrı Horus’un başında görülmesi, gösterilmesi, Mısırlıların Horus’u desteklediğini ondan yana olduğunu ortaya koymaktadır. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.