güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

CENGİZ HANIN TATAR TARİHİNDEKİ YERİ VE ÖNEMİ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

Tatarlar açısından tatar olmamasına rağmen onların tarihinde önemli bir rol oynayan Cengiz Hanın hayat hikâyesine değinmek istemekteyim. Cengiz Han tatar değildir hatta Türklüğü bile tartışmalıdır. Ağırlıklı görüş onun Moğol olduğu şeklindedir. Ancak Cengiz tatar ırkı için önemlidir. Çünkü onların ırkı üzerinde etkili ve yönlendirici olmuştur. Tatar ırkının bu günkü görünümü olmasını o temin etmiştir hiç değilse onun yarattığı olayların etkileri sağlamıştır.

Üstelik asırlarca tatarları yöneten hanedanlar ondan türemiş bu hanedanlara o ata olmuştur. Tatarların kurduğu ve yaşadığı hanlıkların çoğu onun neslinden gelmiştir. Bu nedenle tatarları tanımak için Cengiz Hanı tanımak şarttır diye düşünüyorum. Tekrar belirteyim ki Cengiz Tatar değil ama tatar dünyası için önemli bir kişiliktir.

Büyük Türk-Moğol devletinin kurucusudur. Çıngız, Çingiz ve Temuçin, Timuçin adları ile de anılır.

Dünyanın en başta gelen cihangirlerinden biri olan Cengiz Han, 1155 yılında (ve başka bir kaynağa göre 1167’de) Dülün Boldak kasabasında dünyaya geldi. Babası, oymak beylerinden Yesügey Batur, annesi Ulan-Hatun’dur.  Mensubu bulunduğu Kıyat boyu, eski Türk kabilesidir. Doğduğunda Timuçin- Temuçin olarak adlandırıldı. Çingiz veya Cengiz, onun bir nevi soyadı, bir nevi lakabıdır ve ( yenilmez, mağlup edilemez) manasına gelmektedir.

Babası Yesügey Batur, Cengiz daha küçük yaştayken öldü. Çok akıllı ve tedbirli bir kadın olan Ulan Hatun, onu ve öteki kardeşlerini kanatları altına alarak büyütmeye başladı. Yesügey’in oymağının dağılmasını da önledi. Kısa zamanda, içinde ve derebeylerinin ellerinde perişan bir halde bulunan çevresine çeki-düzen vermeye başladı. Kendisini etrafına kabul ettiren bir karakteri vardı. Bu sayede birçok kabileyi bir araya toplayıp birleştirmekte gecikmedi. Ayrı baş çekenlere ve bozgunculara gözdağı vererek bunları yola getirdi.

Onu kıskananlarda kendi aralarında birleşmekteydiler. Bunlar arasında Camoka gibi, eski kan kardeşi bile vardı. Şimdi onun önünde iki yol bulunuyordu: ya kendi kuvvetlerini alıp yerinden yurdundan savuşacak, ya düşmanlarıyla vuruşup milletin birliğini sağlayacaktı. Cengiz ikinci yolu seçti.  Camoka’yla , kerayit Moğollarının Hakan; Ong Han’la ve bunun oğlu Süngün Han’la ayrı ayrı, uzun çatışmalara girdi. Hepsinden galip çıktı. Bütün çevre beyleri ve hanları, onun üstünlüğünü kabul ederek emrine girdiler. Böylece Cengiz, 1203 yılında büyük bir törenle hükümdar ilan edildi. 1206’da Naymanları da yenip, güneye sürerek bütün Moğolistan’a hakim oldu. İşte kendisine “ Cengiz” unvanının verilmesi bu olaydan sonradır.

Bu tarihten sonra Cengiz, devletine yeni ve sağlam bir düzen verme çalışmalarına girmişti. Halkını yükseltmek için gece gündüz durmadan çalıştı. Türk tarihinin ilk esaslı kanunlarından biri olan Cengiz Yasası’nı hazırladı. Devlet idaresine sağlam bir istikamet tayin etti. Birer vali niteliğinde boy beyleri ile her fırsatta kurultaylar topluyor, kararlar alıyor ve bu kararları ülke çapında tatbik ettiriyordu. Şimdi karşısında tek rakibi Kin İmparatorluğu’ydu. Bu imparatorluk hala Cengiz ‘in devleti üzerinde hak iddia etmekteydi. Cengiz, askeri teşkilatını tamamlamak için, “tüman” denilen onar bin kişilik kuvvetler kurudu. Bu kelime askeri lügatimizde hala yaşamaktadır. Ve bugün “tümen” denilmektedir.

Cengiz Han, Kin İmparatorluğu ile de kozunu paylaştıktan, sonra gözünü Orta Asya ‘da ki öteki büyük Türk devletleri gibi Çin’e dikti. Bu geniş ülke yüz yıllardır sık sık Türklerle savaşıyor, bazen yenilip, bazen yeniliyordu. Ama her iki millet arasında ki düşmanlık, hiçbir zaman son bulmuyordu. Şimdi en büyük Türk Moğol Devletinin hükümdarı durumunda bulunan Cengiz için Çin’e savaş açmak tam bir vazife halini almıştır.

1211 yılında Kin’den ana Çin topraklarına yürüyen Cengiz Han, 150 bini aşkın ordusunun başında ilerlemeye başladı. Ordusu son derece disiplinli ve iyi talimliydi. Hakan, dört oğlunu da yanına almıştı. Büyük Hakan ve kumandan 1211’den 1215 yılına kadar Çin içerisinde kasırga gibi esti. Ünlü Çin seddini defalarca ve kolaylıkla aştı. Bu dört yıl içinde çok büyük, çok kanlı meydan muharebeleri geçti.

1215’te Çin imparatorluğu uçsuz bucaksız olmasına rağmen büyük ölçüde çökertilmiş ve başkent Hanbalık Cengiz’in eline geçmişti. Böylece bu değerli hükümdar, dünyanın en belli başlı merkezlerinden birisinin daha sahibi olmuş bulunuyordu. Cengiz adı Türkistan’a, Ortadoğu’ya, Bizans’a ve oradan da Avrupa’nın öbür ucuna kadar yayılmıştı.

Büyük cihangir bir sene kadar Çin’de oturdu. Ertesi yıl vatanına, kendi devletinin başkenti olan karakurum şehrine döndü. Yüzyılların düşmanını can evinde vurmak ve “Çin Fatihi” unvanını kazanmak, önünde yeni ufuklar açılıyordu. Artık büyük Orta Asya’yı da fethedip, Çin’e karşı tek ve büyük bir Türk Moğol birliği kurmak gerekiyordu ve büyük hakan da bu düşünce üzerine eğilmişti. Uygur ve Karluk devletleri, epey önceden onun hâkimiyetini kabul etmişlerdi.  Çungari ve Yedisu ülkeleri de çoktan Cengiz imparatorluğuna katılmışlardı. Devamı yarın…

 

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.