güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Çanakkale Cephesinin Unutulmaya Terk Edilen Unutturulmaya Çalışılan Kara Savaşları

Yazının Giriş Tarihi: 24.05.2021 00:04
Yazının Güncellenme Tarihi: 24.05.2021 00:04

Her 18 Mart’ta millet ve devlet olarak Çanakkale 18 Mart Deniz Zaferi’nin yıl dönümünü seremonilerle kutlamayı görev biliriz ve hakikaten bu görevi milletimizin özelliklerine uygun olarak kutlamak için elimizden gelen bütün gayreti milletçe göstermeye çalışırız. 18 Mart Deniz Zaferi hakkındaki bu titiz gayret ve çabalarımıza karşılık milletçe büyük can kaybına ve kan kaybına uğradığımız Çanakkale Zaferi’ni tarihimize altın harflerle yazdıran kara harpleri safhasını kutlamayı hep göz ardı ederiz. Belki göz ardı etmek demek hatalı olacaktır ama kara harplerinin başladığı tarih olan 25 Nisan’da bu tarihin yıl dönümünü anmayı layıkıyla yerine getirmenin gereğini bir türlü yerine getiremeyiz. Oysa 25 Nisan 1915’te başlayan Çanakkale Kara Harpleri içerisinde bir çok zaferi barındıran safhalar halinde gerçekleşmiş bir harp silsilesidir. Çünkü 25 Nisan’da başlayan bu harpler düşmanın Çanakkale bölgesini süngülerimize, askerimize kaçarak terk etmesiyle sona ermiştir. Biran için düşünüyorum da acaba birileri bu harplerin ve bu harpler içerisinde kazanılan pek çok zaferin önderi olarak Mustafa Kemal göründüğünden mi kara harplerine deniz harplerine verilen önemin çeyreğini bile göstermekten kasıtlı olarak mı sarfı nazar etmektedirler.

 Oysa bu kara harpleri ve zaferlerinin temel yaratıcısı Mustafa Kemal ve onun yönetimindeki Türk subay ve erleri yani tek bir adla söylemek gerekirse Mustafa Kemal ve Mehmetçiklerdir. Ne hikmetse ülkemizde Çanakkale Zaferlerini Mustafa Kemal ve Mehmetçiklere, Türk subayına layık görmeyip bu zaferin kazanılmasını ilahi kuvvetlere atfetmeyi, bağlamayı tercih edip Mustafa Kemal ve Mehmetçiğin bu savaşlardaki devleşen varlıklarını sıfırlamaya çalışan birey ve kitleler mevcuttur. Öyle ki bu gibi düşünce ve niyet sahipleri kendilerini haklı çıkarmak için Çanakkale savaşları zaferlerini evliyaların destek ve güçleriyle kazanıldığını söylemekten çekinmeyenler bile mevcuttur. İnsandan silah ve gerece kadar kutsal güçler yükledikleri kişi ve materyallerin taşıdıkları ulviyet kutsal güç sayesinde Çanakkale Zaferi’nin kazanıldığını söyleyerek toplumumuzu yanıltmaya çalışan geniş kitleler söz konusudur. Zaten kendilerine dinsel mahiyette, ilahi mahiyette kutsal güçler yüklemeye çalışan bu kitleler nerede bir Türk zaferi kazanılmışsa bu zaferi veya zaferleri hep evliyaların gücüne dayandırıp onlar sayesinde kazanıldığını belirttiklerini görmekteyiz. Bu gibi birey ve kitlelerin bu çabaları neticesinde İstanbul’un Fethi’nden Çanakkale Zaferlerine kadar, Kıbrıs Barış Harekatı’na kadar gerçekleşen tüm harplerdeki başarılar ve zaferler hep evliyalara mal edilirken nedense tarihimizdeki yenilgiler kanal bölgesi yenilgisi, Sarıkamış bölgesi yenilgisi, asker ve subaylara mal edilir. Peki, bu evliyalar Filistin cephesi, Mısır cephesi, Doğu Anadolu cephesi gibi cephelerdeki yenilgiler sırasında neden olaylara müdahale etmemişler, neden diğer zaferleri kazanırken bu yenilgilerin yaşanmasına izin vermişlerdir, doğrusu merak konusudur.

Bütün bunlardan sonra şunu vurgulamak isterim ki ülkemizde varlığını sürdüren hilafetçi, saltanatçı, Osmanlıcı, şeriatçı, tarikatçılardan oluşan önemli bir kitle Cumhuriyete karşıtlıklarından onun yaratıcısı Mustafa Kemal’i ve onun emrindeki Mehmetçiği küçültme yoluna gitmekten, zaferlerin hakiki sahibi olduklarını dile getirmekten özellikle imtina etmekte, bu yüzden zaferleri evliyalara mal etmeyi tercih etmektedirler. Ama vatanın gerçek sahibi olan bizler Mustafa Kemal’in ve Mehmetçiğin Çanakkale harplerindeki rolünü tüm gerçeğiyle bilmek ve herkese bildirmek mecburiyetindeyiz. Bunun için genel kaynaklara baktığımızda Çanakkale Kara Harplerinin 25 Nisan 1915’te başlayan safhalarını, bu safhalarda Mustafa Kemal’in rolünü genel kaynaklardan irdelediğimizde Melike Bayrak’ın paylaştığı şu bilgileri görürüz:

 

“Berrak ve güzel bir bahar günü sabahı, daha şafakla beraber kulakların her gün işitmeye itiyad ettiği (alıştığı) top gürültüleri arasında duyulan ve yakından bir muharebenin vukuunu ifham eden (anlatan) tüfek sesleri ve sahil tarassut (gözetleme) kıtaatından gerideki fırka (Tümen) karargâhlarına telefon ve emirberlerle gelen raporlar, vaziyetin pek ciddi olduğunu ilan ediyordu. Artık kıtaat bir zamandan beri olduğu gibi talim ve manevra maksadıyla yaptıkları silah başına hareketi, bu gün o manevra ve talimlerde istihdaf (amaç) eyledikleri hakiki hedefi karşılamak üzere yapılıyordu. Binaenaleyh (bunun üzerine) her tarafta başlayan mesai daha ziyade ateşli ve heyecanlı idi. Çünkü bilhassa 18 Mart Deniz Muharebesinden sonra intizar olunan (beklenilen) İtilaf kıtaatının hareketi başlamıştı…” Tarihçi Melike Bayrak, 19. Tümen Kurmay Başkanı Binbaşı İzzettin Çalışlar’ın Erkan-ı Harbiye Mektebindeki konferansının açılış sözleriyle başlayarak, Çanakkale Savaşı’nın dönüm noktalarından 25 Nisan 1915 Gelibolu Yarımadası ve Kumkale Çıkarmalarını bütün yönleriyle inceliyor… Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.