Daha sonraki antlaşmalarda sınır bölgesindeki sıkı denetimle bu ticaret sınırlandırıldı. Bizans Devleti’nin ekonomi tarihinde Diokletian vergi sisteminin olumlu ve olumsuz yanları görüldü. Diokletian1 un zamanında vergi sistemi tek bir kalıp şeklinde uygulanmadığı gibi eyaletten eyalete farklı şekillerde yapılandırıldı. Diokletian yönetiminin özel karakteristik sisteminde Roma-Suriye kanun ve müesseseleri bulunurdu.
Sasani Kralı I. Hüsrev’in vergi yapısı yerel Suriye geleneğinin devam eden basit bir sistemiydi. Sasanilere ait bu vergi sistemi İslam hâkimiyeti altında yaşamını ve gelişimini devam ettirdi. İslamiyet vergi sisteminin Bizans-Sasani Devletlerinden kopya edildiği veya önemli bir bölümünün alındığı kesin olarak tanımlanamaz; fakat İslam Devletlerinin bu vergi sisteminden hiç etkilenmemiş olduğu da söylenemez.
Sasani ve Bizans devletlerinin iktisadi ve ekonomik etkileşiminin ilk Arap İslam devletlerini etkilemesi daha sonraki ilk İslam Türk devletlerini de dolaylı yoldan etkilediğinden Selçuklu hatta Osmanlı devletleri de iktisadi ve ekonomik sahalarda bir oranda vergi sisteminde Bizans ve Sasani etkilerini taşımaktan kurtulamamışlardır. Bizans Sasani mücadelelerini ve ilişkilerini yazımıza konu almamızın sebebi bir oranda Anadolu yarımadasını ve İran sahasını hatta Ortadoğu topraklarını onlardan devralan Türk dünyası devletlerini daha iyi tanımamıza onların bu iki devletten aldıkları tesir ve etkileri daha iyi değerlendirmemize imkan sağlayacağını düşünmemizdendir.
IV ile VII. yüzyıllar arasında iki rakip olarak dünya yönetimini paylaşan Bizans ve Sasani Devletleri dünya tarihine yön vermiş olan iki devletti. Bu iki devlet arasında askeri, siyasi ve diplomatik ilişkiler bulunmaktaydı ve özellikle nazik diplomatik söylemlerin arkasında derin düşmanlık yatmaktaydı. V. yüzyıldan sonraki Sasanilerin Hristiyanlığa karşı olan hoşgörüsündeki fark edilen artış iki din arasındaki sürtüşmeyi azaltmayıp arttırdı.
Özellikle VI. yüzyılın sonlarında Bizans mahkemeleri, siyasi savaşları Haçlı seferlerine çevirdi. Sasani Kralı I. Hüsrev’in, 540 yılında Kudüs’ü ele geçirip kutsal haçı Ktesiphon'a getirmesi Bizanslılar açısından onur kırıcı bir olaydı. Buna karşılık Bizans ordusunun Azerbaycan’daki Ganzak’ta bulunan kutsal ateşin bulunduğu tapınağı yıkması Kudüs’e karşı bir misilleme olarak yapılmıştı.
Bizans ve Sasani Devletlerinin birbirlerini karşılıklı etkiledikleri hala tartışılmaktadır. Yapılan araştırmalarda etkileşimin sonuçları net bir şekilde reddedilmedi; çünkü etkileşimle ortaya çıkan tarihi olaylar bize bu etkileşimin olduğunu ispatlamaktadır. Bu iki devlet IV ile VII. yüzyıllar arasında Anadolu’nun doğusunda yan yana yaşayan iki süper güç olarak evrensel dengeyi ve düzeni sağlıyordu. Fakat bu şekilde yaşamış iki süper güç üç yüzyıl boyunca belli aralıklarla devam eden savaşlarda çok insanlarını kaybettiler.
Bütün devletler geçmiş tarihleriyle övünmeleriyle birlikte bu devletlerin hepsi, kendi kültürlerinin diğer kültürlerden daha üstün olduğuna inanırlar ve düşmanlarından ders almayı kesinlikle kabullenmezler Bizans-Sasani Devletleri tarihi bu durumun aksine bir örnek teşkil etmiştir. Dünya tarihinde ilginç bir durum olarak görünür ki Sasaniler, Bizanslılardan geçmiş dönem içinde Bizans kültürünü alarak kendi kültürlerine adapte ettiler ve bu kültürün İslam dünyasına yayılmasına yardımcı oldular.
Bu anlatımlar gösterir ki daha sonra Anadolu ve Ortadoğu üzerine gerçekleşen Avrupa Hristiyan dünyasının düzenleyip Bizanslıların yönlendirmesiyle gerçekleşen haçlı seferleri dediğimiz oluşumu biz Türkler ve İslamlar Sasanilerden devralmış, Sasanilerin yerini alan Türk devletleri Sasaniler ve Hristiyanlar arasında meydana gelmiş bu çatışmalar nedeniyle pek çok insanımızı kaybetmiş, kan dökmüşüzdür. Bu nedenle Anadolu’nun Türkleşmesi yani İslami Türkler tarafından vatan kabul edilişinde bir oranda Sasanilerin yerini olmamız etken olmuştur.
Sonuç olarak belirtmek isterim ki Türklerin Anadolu’ya yerleşmesini bu yerleşmenin hangi şartlarla oluşmuş olduğunu anlayıp kavrayabilmemiz için Bizans Sasani mücadelelerinin ve etkileşiminin öğrenilmesine, bilinmesine ihtiyaç mevcuttur. Bu yazımızda insansımıza bu bilgilendirmeyi yapabildiğimizi düşünmekteyim.