güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

BİLİMSEL SAHADA HİZMET VEREN İSLAMİ ŞAHSİYETLER VE ESERLERİ

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2020 21:47
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2020 21:47

İslam doktorları eczacılığı sayısız yeni ilaçlarla zenginleştirdiler. Şekeri ilk defa şurupta ve ilaç içirmede onlar kullandılar. İslam kodeksi ve ilaç koleksiyonu, bugün hala büyük bir kısmı kullanılmakta olan iki yüzden fazla ilacı ihtiva eder.

Müslümanların en güzel başarılarından biri de hastanelerin organizasyonudur. İslam’ın en meşhur hastanesi 706 tarihinde Şam’da tesis edilmiş olan “Bimaristan”dır. 978 tarihinde bu hastanede 24 hekimden mürekkep bir heyet vardı. Tıp tedrisatı bilhassa hastanelerde yapılırdı. Bir imtihan geçirilip devlet şahadetnamesi almadan kanunen hiç kimse doktorluk yapamazdı.

Bağdat’ta en eski hastane Harun’ur Reşit tarafından tesis edilmiş ve onuncu asırda yine orada beş hastane yapılmıştır. 931 tarihinde Bağdat şehrinde 860 hekim vardı. Tıp tarihçisi Nevburger, İslam memleketlerinde akıl hastalarının itina ve sevgi ile tedavi gördüklerini batıda ise delilerin uzun zaman birer cani gibi telakku edildiklerini söyler. Avrupa’da ilk akıl hastanesinin tam 700 sene evvel 765 yılında Bağdat’ta devlet tarafından vücuda getirildiğini burada belirtmek yerinde olur.

İslam âlemi hastanelerin kalitesi ve teçhizatı bakımından dünyaya öncülük yapıyordu. 1160’da Nurettin’in Şam’da kurduğu hastanede üç asır boyunca bedava hasta tedavi etti ve ilaç dağıttı. Bu hastanenin bacasının tam 270 yıl hiç sönmeden tüttüğü söylenir. Kahire’de 1285 de yapılan hastane, bütün Orta Çağın en büyük hastanesiydi. Hastane büyük, büyük bir şadırvanla serinletilmiş bir avlunun etrafına yapılan dört binadan ibaretti. Çeşitli hastalıklar için ayrı ayrı bölümler olduğu gibi Nebahat devresini geçirenler içinde ayrı bir kısım vardı. Hastanelerin laboratuvarları, dispanserleri, diş hastalıkları için klinikleri, perhiz mutfakları, banyoları, kütüphanesi, mescidi, konferans salonu vardı.

Burada genç, yaşlı, kadın, erkek, zengin, fakir esir, hür farkı gözetilmeksizin herkes tedavi edilirdi. Hastaneden taburcu edilen herkese hemen işe başlaması için ayrıca parada verilirdi. Uykusuzluktan ızdırap çeken hastalara musiki dinletirler, özel şahıslar bunlara hikâye anlatırdı. İslam’ın bütün şehirlerinde ruh hastaları için özel klinikler vardı.

KİMYA İLMİ

Kimya ilmi ismi üstünde tamamen İslam medeniyetlerinin eseridir. Kimya Müslüman âlimlerine tıp ile birlikte yürütülüyordu. İlaç yapma amacına yönelmişlerdir.

Kimya ilminin kurucusu Cabir Bin Hayyam adında bir Müslüman âlimidir. O ilk defa atomun parçalanabildiğini söyleyen âlimdir. Böylece atom nazariyesini ortaya koymuştur. Cabir Bin Hayyam bugün bize kimya derslerinde okutulan Lavoisiler, Gay Lussae, ve Newton prensiplerini ortaya koymuştur. Hem de Avrupalılardan takriben on asır önce. Hâlbuki Newton prensiplerinden ancak 19. Asırda Avrupa’da bahsedilmiştir.  8. Asırda yaşayan Cabir Bin Hayyam’ın kitabını ancak Avrupalılar 14. Asırda tercüme etmiştir.

Ama ancak 16. Asırda ne olduğunu anlamışlar ve böylece Lavoisier prensibini ortaya çıkarmışlardır. 19. Asırda çekim (cazibe) prensibini anlamışlar. Gay Luasac prensibini ortaya çıkarmıştır. Ana Cabir Bin Hayyam bunları on asır önce ortaya koymuştur. Cabir Bin Hayyam bütün ilim tarihinde ilk defa laboratuar kuran bilim adamıdır. Gözlem ve deney metodunu ilme getiren insandır.  Cabir Bin Hayyam 8. Asırda kimya ilmini bu noktaya getiren âlimdir. Kimyevi maddeleri ilk defa bitkiler, hayvanlar, madenler olarak üç sınıfa ayıran adam odur. Bu ayrım zamanımıza kadar gelmiştir. Çeşitli asitler, gümüş, nitrat, demir, sülfür, soda, kırmızı civa oksidi, amonyak tozu, alkol ve şeker gibi kimyevi maddeler Razi ve öteki Müslüman kimyacılar tarafından bulunmuştur. İbni Sina’nın da (10 Asır) sayısız kimya keşifleri vardır. Meşhur Fransız kimyageri Berthalet bile, İbni Sina’nın bugünkü teorisine birçok hizmet ettiğini söyler. İmbikten geçirme, kirece tahvil, kristalleşme, ayrışımın keşiflerini nasıl Müslümanlara borçluysak kimyanın doğası ve sanayiye tatbikini bilhassa metallerin elde edilmesi ile ışın istihalini ve boyacılığı da hep onlara borçluyuz. Devamı yarın…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.