TIP İLMİ
İslam âlimleri tıp alanında insanlığa çok şeyler kazandırdılar. Tıpta yeni ufuklar açarak birçok şubelerini de kurdurlar. Mesela operatörlüğün ilk mucidi Ebul Kasım Zehravi’dir. Ebul Kasım’ın mesane taşını çıkartmak için yaptığı ameliyat asrımızda en ileri gelen cerrahların, operatörlerin yaptıkları ameliyatla aynıydı. Felç gibi hastalıklarda sıcak ilaçlar yerine soğuk ilaçlar kullanılması, ameliyat yapılırken uyuşturucu ve uyuşturucu ilaçlar verilmesi, göz hastalıklarında ak suyun ameliyatla çıkarılması, sarılık ve kolera gibi hastalıklara ilk defa deva bulunması hep İslam tabiplerinin eserleridir.
Yalnız erkeklerden değil kadınlardan da doktorlar, hatta operatörler vardı. Endülüs’te El-Hafid’in hemşiresi ve kızı meşhur tabiplerdi. Hükümdarın haremlerini (ailelerini) bunlar tedavi ederlerdi.
Şam’da beni Hüt kabilesinden Zeynep ismindeki bir doktor kadın, göz tedavisinde ve cerrahlıkta maharetiyle şöhret yapmışlardı.
Operatör Ebul Kasımın Fenn-i Veladet adı verilen ebeliğe ait kitabından da anlaşıldığına göre, o zaman Endülüs’te bazı ince operasyonlar yapacak derecede mahir kadınlar vardı.
Bağdatlı Ebu Mansur adlı bir İslam alimi felçli hastaları kan alma ve soğuk su ile etme metodunu buldu. Soğuk su ile tedavi etme usulü, daha sonra ateşli hastalıklarda ve akan kanı durdurmak için de kullanıldı.
Ağrı dindiren uyuşturucu ilaçları, yaralara fitil koyup cerahat akıtma usulünü bulanlar, bulaşıcı hastalıklarda ilk karantina usulünü ilk uygulayanlar Müslüman doktorlardır.
Veba, kolera gibi hastalıklar o zaman Avrupa’da Allah’ın topluma bir cezası sayılırdı. Bir yerde bu türlü bulaşıcı hastalık olursa kimse ilgilenmez, hastalar kaderine terk edilirdi. Hastalıklardan kaçmak için başka şehirlere gidenlerse çok kere salgının yayılmasına sebep olurlardı. Hz. Peygamber efendimiz (s.a.v.) “Bir yerde veba olursa oraya girmeyin. Bulunduğunuz yerde çıkarsa orasını terk etmeyin.” Buyurmuşlardı. Onun bu öğüdüne uyan Müslüman doktorlar bulaşıcı hastalık çıkan bir şehirde hastaları ayırma usulünü uyguladılar.
Müslümanlar orta çağda sarılık, delilik, cüzam, çiçek ve kızamık hastalıklarının tedavisinde de önemli sonuçlar elde ettiler. Böbrek ve sidik torbasında meydana gelen taşları parçalayarak düşürme metodunu da ilk defa Müslüman doktorlar bulmuşlardır.
Ortaçağ Avrupa’sı, diş tedavisini tamamen Müslüman doktorlarına borçludurlar. Müslümanlar Arap protezini, ortaçağda en iyi şekilde geliştirmişlerdir.
Veteriner tababetin, 8. Asırdan 13. Asıra kadar tarihin en parlak devirlerini de yaşaması da Müslümanlar sayesindedir.
Horasan’ın Rey şehrinde doğmuş olan (850-932) Ebu Bekir Razı’nın en büyük eserleri tıbba ait olan eserleridir. Bağdat’ta inşa edilecek bir hastanenin yerini tespit için, her semte etler astırılmış ve en az çürümeye elverişli olan yere hastaneyi yaptırtmıştır. Bu hastalıklarda taaffünün birbirine yakınlığını ifade eden bir görüştü. İşte bu görüş Pasteli müjdelemiştir.
Çiçek ve kızamık hastalıklarını ilk araştıran odur. Razi’nin bu keşifleri, tıp âleminin şah eserleri sayılır. Bu keşifler 19. Asıra kadar teşhirlerini yaşatmışlardır.
Kaytan yakısını bulan, kalp sektelerinde kan almayı uygulayan ve hummalı hastalıklarda soğuk su tedavisi yapan odur.
Razi’nin en harikulade keşiflerinden birisi de böbrek ve mesanedeki bazı tozları da ilaçlarla parçalatması ya da ameliyatlarla çıkartmasıdır. Bu itibarla o, operatörlüğün ilerleyişine de sebep oldu.
Razi tıbba ait 200 risale yazmış ve bunlardan bir kısmı Latinceye tercüme edilmiş ve 1510 tarihinde Venedik’te basılmıştır. Devamı yarın…