güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Askeri Kaynaklardan Duraklama Devri Osmanlı Seferleri

Yazının Giriş Tarihi: 29.12.2023 06:00
Yazının Güncellenme Tarihi: 28.12.2023 21:04

Ova tarafında Tuna’ya kadar olan mesafenin uzaklığından bir hat halinde mevzi alınamıyordu. Düşmanın bir huruç yaparak buraya taarruzu halinde vaziyet süvarisi için müsaitti. Bunlar bu aralıklardan mevziler gerisine geçebilirlerdi. Gerçi burada donanma mevcutsa da daha ziyade emin olunmak için (1 – Safer : 21 – Eylül Salı) günü donanmadan 1000 levent karaya çıkarılarak aralıklarda mevzilere sokuldular. Mevziler sabaha kadar bitirilir. Bu suretle ova tarafından da mevziler birbirlerine bağlanmış oldular. Düşman da yeniden yaptığı bir toprak tabyaya 3 balyemez topu koyup ateş açtı. Gece bunun adedini dokuza çıkardı ve gece yarısından itibaren hepsi ile atışa başladı.

(2 – Safer: 22 – Eylül Çarşamba) bütün gün top, tüfek muharebesi oldu. Bilhassa dokuz toplu tabya ateşini akşama kadar hiç kesmedi. Tuna’nın karşı tarafında buluna düşman bu gece donanmanın bulunduğu yerin hizasında bir tabya yapıp içerisine koyduğu sekiz balyemez topu ile burada top muharebesi yapıldı.

(3 – Safer: 23 – Eylül Perşembe). Ova tarafında Tuna’dan ayrılmış küçük adaya konmuş olan 3 kalanburne top düşmana çok zayiat verdirdi. Oyluk mıntıkasındaki düşmana karşı gönderilmiş olan Kadaha Mustafa Paşa’nın düşmanı imha ettiği haberi geldi.

Bugün akşamüstü büyük bir fırtına oldu. Şiddetli yağmurlar yağdı. Neticede hendekler, mevziler su ile doldu. Buna rağmen kimse yerinden ayrılmadı. Bu yüzden Cuma günü yalnız top, tüfek muharebesi yapılıp iki tarafın piyade ve süvarisi hiçbir hareket gösteremedi. Tuna’nın üst tarafında geçit başında yaptığı tabyaya düşman toplar koymuştu. Gönderilen Sırım ve Tetel beyleri çete kaynaklarıyla Tuna’dan, (Şarkan İbrahim Paşa) karadan baskın yaptılar. Üç saat muharebeden sonra düşman imha edildi. İkişer toplu 2 cenkçi şayka, Kerut palangasından da 3 top alındı.

(5 – Safer: 25 – Eylül Cumartesi) gece ve gündüz yağan yağmurdan mevzi yenilemek mümkün olamadı. Herkes ancak bozulanları tamir edebiliyordu. Havanın bozukluğuna rağmen öğleyin düşman bir kısım kuvvetle her kola karşı taarruza teşebbüs etti. Düşmanın bundan maksadı mevzilerin boş olup olmadığını yoklamak, muvaffak olunursa arkasını takviye ile taarruzu şiddetlendirmekti. Fakat mevziler boş değildi. Yalnız mevziler içinden muharebe mümkün olmadığından derhal dışarı çıkılarak mukabele olundu. Düşman da geri çekildi.

(6 – Safer: 26 – Eylül Pazar). Hava bugün her günkünden daha fenaydı. Çok şiddetli yağmur yağdı. Dost düşman birbirini görmeye ve yerinden kımıldamaya muktedir olamadı.

(7 – Safer: 27 – Eylül Pazartesi) yağmur bütün gün devam etti. Kale önündeki düşmanın bulunduğu yer bir metreye yakın bataklık haline gelmişti. Fakat düşman evvelce her ihtimali düşünerek hazırlanmış olduğundan mevzilere ve gidip gelme yollarına tahta döşeyerek yerinde sebat ediyordu. Bugün bir kısım Kırım süvarisi üstü açık kayıklarla karşıya geçirildi.

(8 – Safer: 28 – Eylül Salı). Hava açıldı. Mevzilerin yenilenmesine, kaybedilen günlerin telafisine çalışıldı. Bugün Tuna’nın ötesine Gazigiray, Saadetgiray ve Kalgay [Devletgiray] lar komutasında 5000 Kırım süvarisi daha geçirildi. Bunlar Kobile manastırında karakolluk yapan 30 Macar süvarisini basıp yok ettikten sonra üç saat daha uzakta ve Tuna kenarında Kotof mevkiindeki düşman ordugahına taarruz ederek 2000 kişiyi öldürüp 2000 kadarını da esir ettiler ve pek çok ganimet aldılar. Geriye döndükleri vakit 6000 sığır ve öküz getirdiler.

Kobile manastırından canlarını kurtarabilenlerin verdikleri haber üzerine düşman Kırım süvarilerine karşı 10 bin kişilik bir süvari müfrezesi gönderdi. Kırım süvarilerinin komutanı düşmanı bütün kuvvet ile karşılarsa müdafaadan başka bir şey yapamayacağını anladı. Ganaim alanları geçit yerine doğru yürütmeye, düşman ganaim ve esirleri kurtarmak sevdasına düşerek onları takip ederse arkasından vurmaya böyle yapmayarak kendisine doğru gelirlerse mukabele ederek ganaimi selamete çıkarmaya karar verdi.

Düşman ikinci şıkkı yaptı. Başlayan kanlı bir muhabere üç saat sürdü. 2000 mevcudunda olan Kırım süvarileri yavaş yavaş çekilerek muharebeyi oyalayıcı bir surette idare ettiler. Nihayet Tisa’yı ayaktan, Tuna’yı Pançova’dan kayıklarla geçip dört gün sonra orduya geldiler. Kırımlıların bütün kayıpları 150 kadardı.

(9 – Safer: 29 – Eylül Çarşamba) bugün şimdiye kadar olandan çok yağmur yağdı. Düşmandan alınan iki gemiye asker kondu. Bunlar çete kayıklar ile beraber Tuna’nın öte tarafından donanma gibi kullanıldılar. Düşman karşı taraftaki çadırlardan alaylar yapıp, Tuna’dan gemiler gönderip mevzilerden daima ateş edip her an hareket halinde bulundu. Alınan haberlerden düşmanın Kerut palangasına, kayıklara yüklediği 3000 kişi ile hücum edip nehir yolunu açmaya çalışacağı öğrenildi. 1500 terakkili sipah ve silahtar, 500 Kırımlı dört aşağı bölük, Niybolu Beyi Ali Paşa komutasında karadan Sırım ve Tetel beyleri çete kayıkları ile Tuna’dan gönderildiler. Düşman daha önce gelip palangayı muhasara etmiş ve dört saatlik bir muharebede olmuşsa da imdat gelmekte olduğunu anlayınca çekilmişti. Erdel Kralı Veterani’nin Avusturyalı ve Macar’dan 8000 kişilik bir kuvvetle bugün Segedin havalisine geldiği, Zrin ve Bekan oğullarının üç senelik vergi alınmamak şartıyla 15000 kişi İnve’de toplanarak Kerut palangası civarında körü yapmaya hazırlandıkları öğrenildi.

(10 – Safer: 30 – Eylül Perşembe) çete kayıkları Tuna’dan gelen düşman zahire gemilerinden birini ele geçirdiler.

Bir haftadan beri gece ve gündüz yağan yağmurdan mevzilerin hali gün gün fenalaşmış, askerde bıkkınlık ve bozgunluk eserleri görülmeye başlamıştı. Mevzilerde eskisi gibi çok kimse bulunmuyor ve artık o kadar uğraşmıyorlardı. Askerin açıkta bulunan hayvanları helak olmakta idi. Vaziyeti herkes ümitsiz görüyordu. Başkomutana bir şey söylemeye ise kimse cesaret edemiyordu. Bu işi yapabilecek biricik adam olan Kırım hanı ise memleket uğrunda kırk dört senedir rahatını terk etmiş azimkar, harpçi bir zat olduğundan Başkomutana işin fenalığını söylemek değil, belki de onu devama teşvik ediyordu. Kırım süvarileri bile zaptı kolay ve pek inzibatlı bir kuvvet olamadıkları halde hanın nüfuzu tesiriyle kale karşısında tamamıyla mazbut bir kuvvet olarak duruyorlardı.

Varadin seferinin sonunda Osmanlı devletinin Avrupa devletleri karşısında artık eski kuvvetini kaybetmeye başladığını görmesi söz konusu olmuş, yükselme devrinin şanlı zaferlerinin yenilenmesinin artık hayal olduğu kesinlikle ortaya çıkmıştır. Ne var ki Osmanlı devletinin yıkılışa kadar eski topraklarına sınırlarına ulaşmak arzusu eski günlerine dönme özlemi hiçbir zaman sona ermemiştir. Bu yenilgilerin sonucunda Osmanlı yönetimi başta padişahları ve sadrazamları olmak üzere kendi ordu teşkilatlarını kendi mali teşkilatlarını idari teşkilatlarını gözden geçirme konusunda çalışma yapmaya yöneltmiştir. Bu nedenledir ki duraklama devri sonrasında toprak kayıpları nedeniyle girilen gerileme dönemi diyebileceğimiz dönemi içerisinde yenileşme konusunda teşkilatlanma konusunda bazı çalışmalar yapılmaya çalışılmış, ıslahat dönemleri tanzimat dönemleri hatta bazı kullanılan rağbet gören malzemeler nedeniyle lale devri denilen çok kısa bir dönem arz eden dönem gibi dönemler de yaşanmıştır. Ne var ki Osmanlı devleti saray etrafında oluşmuş çıkarcı zümreler din üzerinden makam ve çıkar sağlamaya alışmış, alıştırılmış zümreler yüzünden devşirme sistemiyle oluşmuş Hristiyan çocuklarını sözüm ona İslamlaştırılmış sözüm ona Türkleştirilmiş başta yeniçeriler olmak üzere kapıkulu ocaklarının karşı koyması yapılan ıslahat ve yenilikleri benimsememesi nedeniyle Osmanlı devletinin yenileşmesinde hiçbir zaman başarıya ulaşılamamıştır. Dış evlilikler nedeniyle zaten Türklüğünü kaybetmiş hanedana mensup padişahların sözüm ona halifelerin ve onların çoğu devşirme kökenli sadrazamlarının yeterli çabalarının olmaması nedeniyle yönetimdeki rollerinin azalması korkusu nedeniyle Osmanlı devleti her yönüyle monarşik teokratik ve kozmopolit dinin etkisiyle hatta sadece Sünni İslami kaidelere ağırlık veren eski yönetim sistemini yaşatmaya uğraşan, bu nedenle de gerici yönetimlerin tekeline düşmüş bir devlet özelliğine düşmüştür. Bu nedenledir ki genel olarak duraklama devri dediğimiz devirden sonraki döneme Osmanlı tarihinde gerileme dönemi denmek adet olmuştur.

Tanzimat ve ıslahat dönemleri sonrasında Osmanlı devleti gerileme dönemini de aşıp 1. Ve 2. Meşrutiyet dönemlerini yaşamasına rağmen toprak kaybını engelleyememiş, bu kayıplara rağmen kendini toparlayıp yıkılma yolundaki döneme girmekten kurtulamamıştır. Yıkılma döneminde ordusunu bir oranda millîleştirse de kaybedilen topraklardan elde kalan topraklara göçler nedeniyle Osmanlı tebaası saflığını ve Türklüğünü önemli ölçüde kaybetmiş, zaten başından beri sözüm ona Türk milleti olma özelliğini tamamen yitirmiş, bir İslam halifeliği şekline dönüşmüştür. Bunda da başarılı olamayan Osmanlı hanedanı sultanları bir başka deyişle halife sultanları sözüm ona kendine bağlı sayılan nazari olarak kendinin sayılan toprakları da yitirmiştir. Bütün bunlardan sonra diyebiliriz ki Varadin Seferi kendisinden sonra yaşanacak dönemlerin önemli bir başlangıç noktası olmuş, önemli bir Osmanlı seferidir. Yazı dizimize burada son verirken salında Osmanlı devletinin bundan sonraki dönemleri için de ayrı yazı dizilerine gerek olduğu kanaatini korumaktayım. Umarım gelecekte bu konulara da yer veren yazı dizilerimize sayfalarımızda yer verebilmemiz söz konusu olacaktır.

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.