güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

Adalet Her Devirde Yönetimin Etkisinden Kurtulamamıştır

Yazının Giriş Tarihi: 03.07.2021 00:05
Yazının Güncellenme Tarihi: 03.07.2021 00:05

Adalet kavramı, hukuk sistemi ortaya çıktığı andan itibaren insanlar hep bu sahadaki teşkilat ve kurumların adil olmalarını, taraf tutmamalarını istemişlerdir. İnsanların en çok korktuğu adalet kurumunu oluşturan teşkilatların, bu teşkilatlar da rol alan görevlilerin bir yerlerden etkilenip taraf tutmaları, haksız kararlar vermeleri olmuştur. İnsanlara göre adalet, mekanizmasında görev alan kişileri, bir başka deyişle hukukçuları yanıltıp taraflı hale getirecek iki olgu vardır. Bu olgulardan birisi kendilerine hediye rüşvet menfaat temini yollarıyla taraflı karar verdirme taraf tutturma oluşturmaktadır. İkinci olgu ise adalet mekanizmasında yer alan kişileri yani hukukçuları korkutmaktır. Bir başka değişle hukukçular makamlarından makam yerlerinden hatta kendi ve yakınlarının yaşamlarından endişeye düşüp korkuya kapıldıklarında da adli icraatlarında taraf tutmak zorunda kalmaktadırlar, kalacaklardır. İşte bu iki yol adalet mekanizmasında görev yapanları adaletli olmaktan çıkarmakta taraflı hale getirmektedir.

Ne tuhaftır ki hukukçuları adalet teşkilatını taraflı hale getirecek bu iki olguda ülkeyi yönetenlerin elinde geniş miktarda mevcut bulunmaktadır. Bir başka deyişle adalet teşkilatını gerek topluca gerekse bireysel olarak etkilenmek için gerekli yollar olan ödüllendirme ve cezalandırma metotlarını rahatlıkla uygulama imkânı ancak ülkeyi yönetenlerin yani yürütmenin elinde mevcuttur. İşin bu yönü dışında adalet teşkilatı gerek maaş denilen ücretlerin ödenmesi görevdeki tayin ve nakillerin hatta bazen azillerin gerçekleşmesi gibi açılardan da adalet teşkilatı personeli yönetimlere yürütmelere bağlıdır. Hal böyle olunca hangi ülkede olursa olsun hangi yönetim biçiminde olursa olsun adalet teşkilatı yürütme organıyla sıkı irtibat halinde ve onun etkisinde olmak durumundadır. Üstelik adalet teşkilatının yetki çerçevesini, karar vereceği kanunları da oluşturmak değiştirmek yetkisi de yürütme organın görevleri arasındadır. Belki direkt belki endirekt yasaları yapan veya yaptıran yürütme organıdır. Çünkü monarşilerde bizzat kanunları kral veya sultanlar yaparken meşruti idarelerde ve demokrasilerde işbaşındaki yürütmeyi oluşturan grubun ( partinin) çoğunlukta olduğu parlamentolar yaparlar. Bu nedenle tarihin her döneminde adalet mekanizmaları yürütmelerle birlikte çalışmış genellikle onların gösterdiği kişileri suçlu diye cezalandırmaya yönelmişlerdir. Bir başka deyişle adalet mekanizmaları adalet teşkilatları tarih boyunca ülkeyi yönetenlerin suçlu diye karşısına getirdiklerini yargılamış ve çoğunlukla yürütmenin istediği oranda cezalandırmıştır.

Haliyle yürütmelerde daha ziyade kendileri ne muhalifleriyle, kendilerine karşı olanları, icraatlarına engel olanları, isyan edenleri suçlu ilan edip yakalamakta adalet önüne onları koyarak cezalanmasını istemektedirler. Tabii ki kendilerinin etkisinde olan adalet teşkilatı da genellikle bunları yürütmenin istediği şekilde cezalandırmıştır. Aksini yapması mümkün olmamıştır. Çünkü yürütmenin etkisindedir. Bu nedenle değil midir ki kanuniden korkan Şeyhül İslam Masun Şehzade Mustafa’nın katline onay vermiştir. Yine bu nedenle değil midir ki Fransız ihtilalinde, ihtilalde başarılı olanlar Fransa Kralı 16. Luinin ve hanımının idamını sağlarken az bir zaman sonra aynı Fransız adalet mekanizması bunu sağlayanları da aynı ceza ile idama mahkûm etmiştir. Bizde 1. Meşrutiyeti ilan edenler Abdülhamit devrinde Abdülaziz’i öldürmekle suçlanıp cezalandırırken adalet mekanizması yine aynı sebeple hareket etmemiş midir? Vahdettin döneminin Mustafa Paşa mahkemesi Mustafa Kemal’i cezalandırıp idama mahkûm ederken sanki adalet mekanizması yürütmenin etkisinde emrinde hareket etmemiş midir? Yine yakın tarihimizde 27 Mayıs inkılâbı sonrası döneminde gerçekleşen yassı ada mahkemeleri ve sonuçları olan idamlar hep yürütmenin adalet mekanizmasını etkilemesinden başka bir icraat değildirler. 12 Eylül darbesinin döneminin yargılamaları da adli icraatları da hep bu meyanda icraat örnekleri olarak değerlendirilebilir düşüncesindeyim. Bu sadece bizde değil tüm dünya üzerinde böyle olan bir olgu söz konusudur. Bu nedenle bir bakarsınız bir ülkede yıllarca hüküm yürüten bir şahıs veya bir partinin üyeleri yahut hanedanın üyeleri, iktidarlarını kaybettiğinde yıllarca onun emrinde onun gösterdiklerini yargılayıp cezalandıran adalet uygulayıcıları hukukçular bu kez yeni iktidarın emriyle onları yargılayıp cezalandırmaya yönelmiştir.

Buna binaen şunu hatırlatmak isterim ki 15 Temmuz darbesi denilen yahut kalkışması denilen harekat sonrasında da hukuk ve hukukçular açısından benzer bir kıpranış benzer bir hareketlenmenin başladığını başlatıldığını da milletçe yaşadığımızı unutmamamız gerekir. Kanaatimce o zamana kadar bu kargaşanın temelleri yaratan birey ve kitlelere mevcut hukukun koruması altında iken bu hareketlerin patlamasıyla hareketlerin sonunda hu8kukun hedef alıp cezalandırdığı birey ve kitleler durumuna gelmişlerdir. Bu olgu ve görünüş ülkemizde hukukun yöneticilerin ve yöneticileri yönetenlerin en yakın en açık seçik örneğini oluşturmuştur kanaatini taşımaktayım. Devam edecek…

 

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.