güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

8 Mart Tarihinin Türk Kadınları Açısından Önemi

Yazının Giriş Tarihi: 07.03.2022 00:12
Yazının Güncellenme Tarihi: 06.03.2022 05:12

8 Mart tarihi 1850'lerden itibaren dünyamızda Dünya Kadınlar Günü olarak kutlanım ve değerlendirme gören bir tarih olmuştur. Bu kutlama ve değerlendirme de Amerika Birleşik Devletleri kökenli olup Avrupa üzerinden bize gelip kutlama bulan bir gündür. Köken itibari ile ABD'de bir fabrikada yapılan ve daha sonra genişleyen bir grev uygulamasında ölen kadınların, kadın işçilerin anısına başlatılan bir kutlamaya dayanan bu uygulama Cumhuriyet rejiminden itibaren bizde de kutlama bulmuştur.  Bu kutlama dünya kadınlarına bir değer kazandırırken aslında Türk ve Türk İslam kadınına yeni bir değer getirmemiştir. Daha önce var olan Türk kadınının sosyal yaşamdaki yerini hurafeye ve yanlış İslam anlatımlarına dayandırılarak adeta yok derecesine indirilen Türk ve Türk İslam kadınının tekrar değer kazanmasına yardımcı bir uygulama olmuştur.

Çünkü Avrupa'da ve dünyanın diğer toplumlarında özellikle Arap ve Asya, Afrika toplumlarında hatta Avrupa toplumlarında kadınlar siyasal yaşamı bırakın sosyal ve ekonomik sahada dahi varlık gösteremezken Türk kadını yaradılıştan itibaren Büyük Hunlar devrinden başlayarak Türk erkeği ile Türk kadını sosyal ve ekonomik sahada birlikte varlık göstermişler, el ele, omuz omuza çalışma birlik ve beraberliği göstermişlerdir.

Hatta Türklüğün Anadolu'daki ilk temsilcisi sayılan Hitit Devletinde yönetim açısından kraliçe, kral ile aynı hak ve uygulama yetkisine sahip olarak görülebilmişlerdir. Dünyanın hiç bir yerinde görülmeyen bir uygulama olarak kraliçelik makamı, krallık makamından ayrı yürümüştür. İlk çağdan günümüze mevcut olan kraliçelik ve bugünkü first lady'lik makamını işgal eden kadınların kendi başlarına kraliçe olarak görülmedikleri halde Hitit kraliçeleri sözünü ettiğim kraliçe ve first lady'lerin aksine eşleri ölseler bile kraliçe makamını korumaya devam etmişlerdir. Yani kral ölse bile ölen kralın hanımı olan kraliçe ölene kadar kraliçe kalmış, yeni kralın hanımı veya hanımlarından biri ancak o öldükten sonra kraliçe olabilmişlerdir. Tavananna denilen Hitit kraliçeleri bu özelliği taşırken dünyanın diğer sahalarındaki kraliçeler ancak eşleri yaşadıkça kraliçelik hakkını taşıyıp koruyabilmişlerdir. Yine Türk kadınlarının bir temsilcisi olarak Türk devletleri kraliçeleri İslam dönemine kadar baştaki kralları Türk kralları kadar yönetimde söz sahibi olabilmişler, çıkarılan buyruk ve fermanlarda "kral ve kraliçe buyurur ki" anlamına başlıklı sunumlar görülebilmiştir.

Üstelik Avrupa dahil diğer ülke ve toplumlarda kraliçeler tek başlarına ülke yönetimini ancak kabaca on dördüncü on beşinci yüzyıllardan itibaren, daha kabaca söylemek gerekirse orta çağdan itibaren gösterebilirken Türk dünyasında ilk çağlardan, Sakalardan, İskitlerden itibaren gösterebilmişler, hatta ordularının başında savaşlara gitmişler ve zaferler kazanmışlardır. Bunun ilk örneği kraliçe Tomris olmuştur. Ancak Türk kadını İslamiyet'in kabulünden sonra İslami kaidelerin yanlış değerlendirilmesi sonucu olarak bu özelliklerini kaybetmiş, saraya ve kafes arkasına çekilip hareme kapanmak mecburiyetine tutulmuştur. Buna rağmen büyük Türk Moğol imparatorluğu zamanından başlayarak hatta ondan önceki Selçuklular ve onun parçaları olan Atabeylikler Selçuklu hanedanının yönetimindeki Anadolu Selçukluları, Suriye Selçukluları, İran Selçukluları gibi Selçuklu kalıntısı devletlerde bile saraylarda ön plana çıkıp ülke yönetiminde, siyasi sahada görülebilen Türk kadınları görüntü verebilmişlerdir. Haliyle Büyük Moğol Kalıntısı parçası devletlerde veya onlara bağlı Türk Devletlerinde yönetimde söz sahibi olan Türk sultanları, Türk prensesleri görülebilmiştir. Gerek Eyyubilerde gerek Selçuklu kalıntısı devletlerde görülebilen bu özellik Osmanlı Devleti'nde bile görülebilmiş iş başındaki Osmanlı sultanlarını ve halifelerini gölgede bırakıp onlar adına olsa bile yönetimde söz sahibi olabilmiş Türk Hanım sultanları tarihte boy gösterebilmişlerdir. Bu tip hanım sultanlara ilk tipik örnek Hürrem Sultan oluştururken daha sonraki dönemlerde Safiye Sultan ve Kösem Sultan gibi padişah eşleri görülürken Mihrimah Sultan gibi padişah kızları da siyasi sahada hakimiyet sergileyen padişah kızları da görülebilmiştir.  Türk kadını yönetimsel açıdan bu tarzda etkinliklerini sergilerken basit halk kitlesi içinde de gerek ticari sahada gerek zirai sahada erkeğinin yanında erkeği ile birlikte eşit hak ve özelliklere haiz pek çok Türk kadını asırlarca yaşamıştır. Bu yüzden Türk kadını erkeğiyle eşit değerini, eşit değerde olma hakkını çok önceden beri sergilemekte olduğundan dünya kadınlar günü aslında Türk kadınına yeni bir değer, yeni bir hak ortaya koymamıştır.

Daha önce de belirttiğim gibi Mustafa Kemal devrimleri ile ağırlıklı olarak Osmanlı devrinde yanlış uygulamalar nedeniyle İslam dinine dayandırılarak elinden bir kısım hak ve yetkileri alınıp hareme, kafese kapatılan Türk kadını yeniden eski haklarını kazanmış zaten kadınlar günü kutlamalarından önce hatta Avrupa’daki pek çok ülke kadınından önce erkeklerle eşit haklara Türk kadını sahip kılınmıştır. Dünya kadınları Kadınlar Gününü haklarının çoğunluğunun büyük kısmı kısıtlanmış uygulamaları içerisinde kutlarken Avrupa üzerinden bize gelen 8 Mart Kadınlar Günü uygulaması bize geldiğinde zaten erkeklerle eşit haklara sahip kılınmış, Türk kadını tarafından da daha rahatlıkla kutlanabilen bir gün olmuştur. Ve kadınlarımız Dünya Kadınlar Gününü dünya kadınları ile birlikte kutlamaya yönelmişlerdir. Ne var ki özellikle Osmanlı Dönemi'nin kadınlara kazandırdığı dinsel baskı nedeni ile ve Türk kadınını erkeğinin arkasında ikinci planda bırakan uygulamalar nedeniyle Dünya Kadınlar Günü ülkemizde büyük katılımlar yerine daha küçük çaplı kutlamalarla uygulanabilmiştir. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.