Osmanlı tarihi kronolojik açıdan oldukça uzun süreyi kapsar ve şüphesiz pek çok padişah devirlerini içeren bir zaman içerir. Türk tarihi açısından tam manasıyla bir Türk devleti özelliğini her yönüyle taşımasa da vatandaşlarının büyük çoğunluğu Türk kökenli olması nedeniyle Türk devletleri arasında kabul edebileceğimiz bu devletin ve bu devletin tarihinin hayranı olan bireylerimiz hatta akademisyenlerimiz, siyasetçilerimiz bu devletimizin yöneticilerini, sosyal yaşamını, dini yaşamını, siyasi ve askeri faaliyetlerini övmeyi kendileri açısından bir meziyet sayarlar. Birey olarak övülecek meziyetleri olan padişahları, diğer yöneticileri, bilim adamlarını, siyaset ve din adamlarını övmenin geçmişte yaşamış bu insanlarla övünmenin herhangi bir mahsuru olmadığı şüphesiz bellidir. Zararlı olan geçmişte yaşamış bu insanları överek eski devirlerde yaşanmış hayatı ve hayatları överek toplumumuzun bu günkü yaşantısını eski döneme eski dönemdeki yaşantılara döndürmeye çalışmak bu yolda çalışmalar göstermek toplumumuzun geleceği, bekası birlik beraberliği huzur ve refahı açısından tehlikelidir. Bir an için düşünelim cumhuriyet olan rejimimizi sultanlığa veya hilafete dönüştürdüğümüzde toplumumuzun ve toplum yaşantımızın alacağı görüntü, göstereceği kalite ve insanlık alemi içindeki alacağımız yerin taşıyacağımız itibarın önemi ne olabilir? Zaten her hangi bit toplumun eski yaşantısına dönmesi eski yaşadığı yönetimlere eski yaşadığı topraklara sahip olmasına imkan yoktur ve olamazda. Düşünün bir Rus çarlığı, bir İngiliz krallığı, Avusturya-Macaristan krallığı, Fransa krallığı yahut Ortadoğu’daki memluk devleti veya hemen hemen Asya ve Avrupa’nın yarıdan fazlasına hakim olmuş cengiz imparatorluğu tekrar ihya edilip yaşatılsa ülkemizin ve milletimizin bu yenilenen devletler karşısında yaşam şansı veya yaşama imkanı ne derece olabilir? Yahut aksini düşünelim Osmanlı devleti eski haliyle ihdas edildiğinde bugünkü nüfusumuzla bu devleti ne kadar ayakta tutabiliriz veya yaşatabiliriz? Bu nedenle toplumumuzda yaşayan eski dönemlere arzu duyan özellikle Osmanlı saltanatını veya hilafetini yaşatmak arzusu gösterenlere şunu hatırlatmak isterim artı k bu tür hamasi hayaller peşinde koşmak sözüm ona bu hayalleri gerçekleştirmek uğruna tarihi gerçekleri tahrip edip yalan uydurma tarihler yaratıp milleti yanıltmakla bu yoldaki emellerine ulaşmak çabaları ham hayal, boşuna çaba ve zahmetten başka bir şey değildi. Ama ne yazık ki bugün ülkemizde Osmanlıcıların, yeni Osmanlıcıların, hilafetçilerin, şeriatçıların, tarikatçıların, cemaatçilerin, kafatasçıların, sözüm ona milliyetçi geçinen bazı zihniyet sahiplerinin ekmeğine yağ sürerek kendilerine çıkar sağlamak peşine düşen sözüm ona bazı tarihçilerin sözün ona bazı akademisyenlerin ve siyasetçilerin halka yalan bilgiler vererek halkı tarihi açıdan yanıltmaya yöneldiklerini görmekteyiz. Televizyonlarımızda yayınlanmaya çalışılan Kuruluş Osman, Diriliş Ertuğrul, Alpaslan Büyük Selçuklu, Muhteşem Yüzyıl, Selçuklu Melih Şah gibi isimlerle ortaya konulan tarihi dizilere baktığımızda pek çok açıdan tarihi gerçeklere uymayan bilgiler sergilediğini görebiliriz düşüncesindeyim. Yine Osmanlı devrini konu alan Abdülhamit dizisi de sözüne ettiğim bu diziler gibi bence tarihi değiştirmeye çalışanların ortaya koyduğu dizilerdendir. Ne Osman Gazi ne Ertuğrul Gazi ne Kanuni Sultan Süleyman nede 2. Abdülhamit yahut Sultan Alpaslan bu dizilerdeki gösterilen faaliyetleri gerçekleştirmiş kişiler olamaz. Bence bu gibi dizilerde söz konusu kişileri kahramanlaştıran anlatımlar ortaya koyanlar akılları sıra mevcut rejimi kendi istedikleri kalıba sokabilmek için geçmişi güzel gösterip geçmiş dönemi güzel gösterip geçmişe benzer rejimlerin kurulmasına ortaya konmasına zemin hazırlamak isteyenlerdir. Eğer bugün birileri 2. Abdülhamit hakkında gerçekleri tahrif ederek kahraman, ileri görüşlü Türk milliyetçisi bir padişah gibi ortaya koymak isteyenler bu amaçta olmasalar Abdülhamit Han hakkında halkı yanıltmak amacıyla bile bile yalan söylememeleri gerekir. Gerçek tarihçiler ve tarihi olayları, kişileri onlardan ve onların eserlerinden öğrenen kişiler bilmektedirler ki Osmanlı devleti en büyük toprak kaybını 2. Abdülhamit devrinde yaşamıştır. Kabaca Tunus, Libya, Mısır, Kıbrıs, Girit, Karadağ, Sırbistan, Bosna gibi yerler 2. Abdülhamit devrinde Osmanlı topraklarından koparılmışlardır. Kabaca söylemek gerekirse bir buçuk milyon kilometre kare civarında toprağın onun zamanında kaybedildiğini bilenler veya bilmesi gerekenler nasıl olur da sultan Abdülhamit döneminde Osmanlı devleti bir karış toprak kaybetmemiştir diyebilirler. Diyelim ki birileri kendi amaçlarına uygun hilafetçi, saltanatçı, şeriatçı dini devlet veya demokrasi dışında monarşik yapıya, teokratik yapıya dayalı bir toplum ve devlet yaratmak amacıyla yalan söyleyenler karşısında onların ekmeğine yağ sürecek şekilde yalan olduğu belli olan bu bilgilere toplumun diğer bireyleri veyahut aldatılmaya çalışılan bireyleri nasıl inanıp onları tasdik etmekten geri kalmazlar. Daha vahimi bilinen bir gerçeği kendi çıkarları uğruna değiştirerek yalanlar uydurarak beyan eden bu tür insanların başka konulardaki hakikat dediği beyanlarına hiç düşünmeden nasıl inanabilirler? Sonuç olarak şunu vurgulamak isterim ki eğer birileri bugün 2. Abdülhamit’i övüyor onu methediyorsa Osmanlının en büyük toprak kaybını yaşatan padişahına “bir karış toprak kaybettirmemiştir” diyorsa Abdülhamit’in despotluğuna müstebitliğine hilafet kurumunu geçerli bir yönetim şekli haline getirip devleti demokratik yapıdan teokratik, monarşik bir devlet şekline getirmiş olmasına özentileri nedeniyle bu övme işini yapmaları gerekir düşüncesindeyim. Bu tür uydurma anlatımlarla toplumumuzu kandırmak isteyenler şunu bilmelidir ki köprülerin altından çok sular akmıştır. Bugünkü Türk halkının ülkesinde bir Osmanlı devleti benzeri bir Osmanlı hilafeti benzeri dini içerikli dini esaslara dayanan şeriatçı, tarikatçı, cemaatçi devlet oluşturmak imkansızdır. Bu yolda çalışanlar ham hayallerinden vazgeçmeli bunların etkisinde kalmamak için toplumumuz gerçek tarihçiler tarafından gerçek tarihi bilgilerle bilgilendirilmelidir. Bence bile bile yalan söyleyenlerin Abdülhamit başta olmak üzere gerçek olmayan yönleriyle tarihi kişileri övenlerin amacı artık kavranılmalı başta tarihçiler ve insanımız bu gibi kişilere inanıp amaçlarına alet olmaktan uzak kalmalıdırlar.