güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

17-18 Aralık Tarihlerinin Şems-i Tebrizi’nin Yaşamı Açısından Önemleri

Yazının Giriş Tarihi: 18.12.2024 08:07
Yazının Güncellenme Tarihi: 18.12.2024 08:07

Eğer aklımda yanlış kalmadıysa 17 Aralık tarihi büyük düşünürlerimizden Şemsi Tebrizi’nin ortadan kayboluş veya bazı rivayetlere göre Mevlana’nın çevresindeki kişilerin Şemsi Tebrizi’yi ortadan kaldırdığı tarihtir. Mevlana’nın ırkı hakkında Türk mü? Moğol mu? Afganlı mı? İranlı mı? olduğu yolundaki iddialar ve anlatımlar unutulmamalıdır. Yine aynı Mevlana hakkında Moğol ajanı mıdır değil midir? Tartışmaları da şüphesiz hatırlardan çıkmamalıdır. Mevlana konusunda bir diğer iddia Sufi midir? mutasavvıf mıdır? Tartışmaları da olduğunu söyleyebiliriz.

Bu arada Mevlana’nın ve Mevlevilerin dönerek saz eşliğinde ibadet yahut ibadetvari törenler yapmaları nedeniyle Sufi kesimden bazı çevreler onun İslam inancı hakkında yanlış yolda olduğunu, İslami ibadet yapılırken müziğe yer verilmemesi gerektiğini söyleyenler de görülebilmiştir. Ancak bu tür düşünenler bugün tarikat ehli olduğunu, cemaat ehli olduğunu söyleyenlerin yaptıkları ayinlerde müzik aleti çalıp onların eşliğinde ayin yapmalarının karşılığında bu kişileri Sufi kabul edip onları İslami ibadet saymalarına karşılık aynı kesimden bazı kişilerin Mevlana’nın İslamlığı hakkında ileri sürdükleri tereddüt gösterir değimlere şaşmamak doğrusu mümkün değildir.

Bütün bu durumlar nedeniyle Mevlana’nın çok yönlü bir görünüm arz ettiğini söyleyebiliriz düşüncesindeyim. Mevlana Moğolların Anadolu’ya hakim olmaya çalıştığı dönemde yaşarken Moğollara boyun eğmeyi özendiren bir lider görünümünü taşırken, Ahi Evran Moğollarla mücadeleyi göze alan, özendiren, teşvik eden hatta bu uğurda can veren kişi olarak karşımıza çıkmaktadır.

Mevlana’nın Şems-i Tebrizi ile tanışması onun hayatın da farklı bir dönem yaratmış, Mevlana Şems-i yakınlaşması Anadolu’da yanlış değerlendirmeye başlanmıştır. İslam dini anlayışında erkeğin erkekle yakınlaşması rivata denilen suçu oluşturmaktadır. Bu nedenle Mevlana ve Şems arasındaki sevgi birbirlerine bağlılık ve hürmet yanlış anlaşılmış sözünü ettiğim bu suçla karıştırıldığından Mevlana’nın çevresi Şemse düşman olmuştur.

Bu yüzdendir ki Mevlana’nın ve Şemsin bu görüş sahiplerine anlayış sahiplerine karşı tertip almaları gerekirken birbirlerine bağlılıklarını daha da artırmaları bir mekana kapanıp halvet olmaları düşmanlıkları daha da arttırmış. Sonunda Mevlana’nın çevresi bu duruma son vermek için bazı anlatımlar da dile getirildiği gibi önce Şemsi onun etrafından uzaklaştırmışlar fakat bir araya gelmeleri üzerine büyük olasılıkla onu yok etmişlerdir. Şemsin yaşamını ve ortadan kalkışını genel kaynaklara bakarak görmek istediğimiz de internet bilgilerinde şu bilgilere rastlarız:

582 (1186) yılı civarında Tebriz’de doğdu. Adı Muhammed’dir (Eflâkî, II, 189). Daha çok Şemseddin, Şemsü’l-hak ve’d-dîn, Şems, Şems-i Tebrîzî lakaplarıyla anılır. Babası Ali b. Melikdâd (Melik Dâvûd), ticaret maksadıyla Horasan’ın Bezer vilâyetinden Tebriz’e gelip yerleşen bir kumaş tüccarıdır (Devletşah, II, 251). Devletşah, Şems’in İsmâilî dâîsi ve Hasan Sabbâh’ın halefi olan Kiyâ Büzürgümmîd’in neslinden Alamut valiliği yapmış Hâvend Celâleddin Nevmüselmân adlı bir zatın oğlu olduğuna dair bir rivayeti aktarır.

Bu rivayete göre daha sonra Sünniliği benimseyen Hâvend Celâleddin oğlunu ilim tahsili için gizlice Tebriz’e göndermiş, çok güzel bir çocuk olduğu için kötü kişilerin nazarından korumak amacıyla kadınlar arasında bulundurulan Şems bu sırada altın işlemeciliğini öğrenmiş ve Tebriz’de “zerdûz” lakabıyla meşhur olmuştur (a.g.e., a.y.). Bu rivayet Mevlevî kaynaklarında yer almadığı ve Cüveynî’nin Târîḫ-i Cihângüşâ’dan naklen Celâleddin Nevmüselmân’ın Alâeddin Ahmed’den başka oğlunun olmadığı gerekçe gösterilerek reddedilmiştir (Gölpınarlı, Mevlânâ Celâleddin, s. 49; Bedîüzzaman Fürûzanfer, s. 162-163).

Maḳālât-ı Şems-i Tebrîzî’de ve ondan naklen Menâḳıbü’l-ʿârifîn’de Şems’in çocukluk ve gençlik yıllarında gizemli bir hayat sürdüğü, yüksek mânevî kabiliyetlere sahip olduğu, çokça riyâzette bulunduğu, semâ yaptığı, çeşitli müşahedelere mazhar kılındığı, medrese eğitiminden uzak durduğu zikredilir (Maḳālât, s. 77, 119, 677, 740, 741; Eflâkî, II, 205).

Şems’in ilk defa, Maḳālât’ta birkaç yerde adı geçen Tebrizli şeyh Ebû Bekr-i Selebâf’a intisap ettiği anlaşılmaktadır. Sahih Ahmed Dede, Şems’in ona yirmi iki yaşında iken intisap ettiğini, on dört yıl şeyhine hizmet ettikten sonra seyahate çıktığını belirtir (Mevlevîlerin Tarihi, s. 139, 148). Tebriz yakınlarındaki bir tekkede şeyhlik yapan, geçimini sepet örerek sağlayan, müridlerine hırka giydirmeyen, fütüvvet ve melâmet ehli Sufilerden olan Selebâf’ın Şems’in tasavvufî şahsiyetinin teşekkülünde önemli etkisi vardır. Devam edecek…

YAZARIN DİĞER YAZILARI

    logo
    En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.