SON DAKİKA
Hava Durumu

PROF. DR. KEMAL KOCABAŞ’TAN DİKKAT ÇEKEN KONFERANS

Eğitim İş ve Eğitim Sen, sosyal ve kültürel etkinliklerle dikkat çeken bir organizasyona daha imza attı. İki sendikanın ortaklaşa düzenlediği program kapsamında, kapatılan Eğitim Enstitüleri 85. kuruluş yıldönümünde çeşitli etkinliklerle anıldı.

Haber Giriş Tarihi: 18.04.2025 12:06
Haber Güncellenme Tarihi: 18.04.2025 12:06
Muhabir: Serhat Barış
https://www.bandirmayasam.com.tr
PROF. DR. KEMAL KOCABAŞ’TAN DİKKAT ÇEKEN KONFERANS

Cumhuriyet Meydanı’nda başlayan anma programı, Santral Kültür Merkezi’nde devam etti. Burada, yeni kuşak eğitimcilerin ilham aldığı isimlerden biri olan Eğitim Enstitüleri uzmanı Prof. Dr. Kemal Kocabaş, “85. Yıldönümünde Köy Enstitülerini Yeniden Anlamak” başlıklı bir konferans verdi. Kocabaş, konuşmasında tarihsel arka plana ve günümüzdeki eğitim politikalarına yönelik eleştirilerle dolu çarpıcı değerlendirmelerde bulundu.

Konferans öncesinde ise Eğitim İş Yönetim Kurulu Üyesi, görsel sanatlar öğretmeni Münevver Bülbül’ün Eğitim Enstitüleri'ni anlatan fotoğraf sergisi ziyaretçilerin beğenisine sunuldu.

Etkinliğin sonunda, Emekli Eğitimci Nezir Özgüler güncel eğitim gündemine dair kısa bir değerlendirmede bulunurken, Müzik Öğretmeni Metin Deveci’nin mini konseri dinleyicilerden büyük alkış aldı. Programın sonunda Prof. Dr. Kemal Kocabaş, Nezir Özgüler ve Metin Deveci’ye katkılarından ötürü teşekkür belgeleri takdim edildi.

 “Bugünün Eğitim Politikası, 100 Yıl Geriden Geliyor”

Kocabaş "Sınıflara tek tek baktığımızda, Milli Eğitim Bakanlarının çoğunun Kuvayı Milliyeci olduğunu görüyoruz. Ulusal Kurtuluş Savaşı'na katılmış, eğitimli, nitelikli insanlardı bunlar. Mustafa Kemal'in çok önemli bir vurgusu var; bütün konuşmalarında uygulamalı eğitimden söz eder. Söz gelimi İktisat Kongresi'nde 'Eğitimin gerçek sahibi köylülerdir. Ancak köylülerin çoğu okuma yazma bilmiyor. Onlara gerekli olan bilgileri uygulayarak öğretmeliyiz.' diyor. Uygulamalı eğitimi, ulusal eğitimin içine katmak gerektiğini vurguluyor. İktisat Kongresi'ne baktığımızda, ziraat ve maarif yasası raporunun altıncı maddesinde şöyle deniyor: 'Köylerdeki ilkokullarda mutlaka 5 çocuk bahçesi, 2 Rençber tarlası, arı kovanı ve kümes olmalı.' Bu aslında köy öğretmeninin donanımını ve işlevini tarif eden bir rapor niteliğindedir. Aynı zamanda 1 Mart 1923 tarihli Meclis konuşmasında Mustafa Kemal, eğitimi uygulanabilir ve yaşanabilir bir hale getirmek gerektiğini söylüyor. Yani eğitimin yeniden yapılandırılması gerektiği bir dönem bu.”

Bu dönemde köye nasıl ulaşılır sorusuna cevaplar aranıyordu. Bakın burada 1924-25 yıllarından kalma bir lira var, üstündeki görselde bir köylü figürü var. Bu, o dönem köylünün eğitim sürecinde nasıl merkeze alındığını gösteren somut bir örnektir. 3 Mart 1924 tarihi, bizim tarihimiz açısından çok önemlidir. O dönem Milli Eğitim Bakanı olan Vasıf Çınar, Tevhid-i Tedrisat Kanunu’nu çıkartıyor. Vasıf Çınar, Balıkesirli, Tunus Savaşı’nda İzmir dosyası hazırlayan bir aydın. 1 Mart 1923’te Mustafa Kemal Meclis’te yaptığı konuşmada şunları söylüyor: 'Memleket evladının ortak ve eşit eğitim alması gerekir.' Bu çok önemli. Yani herkes aynı kalitede eğitim almalı. Eğitimde fırsat eşitliği olmalı. Günümüze geldiğimizde –örneğin 2025 yılına baktım– imam hatip okullarında yaklaşık 1,5 milyon öğrenci var. Her yıl İlahiyat ve İslami Bilimler Fakülteleri’ne 30 bin öğrenci yerleşiyor. Bu okullarda yetişen çocuklar, ne yazık ki laik ve seküler bir dünya görüşüne sahip değiller. Geçtiğimiz yıl ilahiyat mezunu bir öğretmen arkadaşımla konuştum. Her biri farklı bir tarikatın içinde. Adeta sol fraksiyonlar gibi, her biri farklı bir tarikata bağlı. Böyle bir yapıdan seküler bir dünya görüşü çıkmaz. COVID sürecini düşünün; biyoteknoloji sayesinde aşı bulundu ve milyonlarca insanın hayatı kurtuldu. Aşı olmasaydık ne olurdu? Belki milyonlarca insanı kaybederdik. Fakat imam hatiplerde ve ilahiyat fakültelerinde okuyan öğrencilerin bilimsel gelişmelere, insan hayatını iyileştirmeye katkı sunma şansları yok. Bu gerçeği özellikle vurgulamak istiyorum. Türkiye, bugün yine 1920’lerin koşullarını yaşıyor. Mustafa Kemal’in 1924’teki Meclis konuşması bu noktada çok önemlidir. Orada diyor ki: 'Müslümanlığı yıllardan beri olduğu gibi yalnızca bir siyaset aracı olarak kullanmaktan kurtarmanın zamanı gelmiştir.' Düşünebiliyor musunuz? Mustafa Kemal bunu 100 yıl önce söylemiş. Ama bugün geldiğimiz nokta, 100 yıl geriye gitmiş olmamızın açık bir göstergesidir. Şimdi çok farklı bir Milli Eğitim Bakanı’na gelelim: Mustafa Necati. Çok genç yaşta, 34 yaşında vefat etti ama büyük işler başardı. Milli Eğitim Bakanlığı’nın çatısını oluşturdu, dönemin aydınlarını, editörlerini –İsmail Hakkı Tonguç’tan Hasan Âli Yücel’e kadar birçok ismi– bakanlığın çatısı altında topladı. Köy enstitüleri düşüncesinin temellerini attı, Talim Terbiye Kurulu’nu oluşturdu, millet mekteplerini açtı. Genç yaşta apandisitten vefat ettiğinde Mustafa Kemal’in gözyaşı döktüğü söylenir. Oğlunun anlatımına göre, eğer daha uzun yaşasaydı iş eğitimi tartışmaları daha da gelişebilirdi. Necati şöyle diyordu: 'Bugün yalnızca süs gibi okuma-yazma öğreten, doğuştan gelen yetenekleri ve ulusun görevleri için gerekli olan becerileri öldüren kurumlara okul denemez. Biz çocukları doğa ile eşya ile gerçeklerle karşılaştıran; onları gözlem ve akıl yürütme yoluyla özgürce çalışmaya yönlendiren ve yaratıcılığı geliştiren bir okul istiyoruz. Şimdi bu anlayışı, bugünün Milli Eğitim Bakanı Yusuf Tekin’in vizyonuyla karşılaştırın. Aradaki farkı, 100 yılın nasıl değiştiğini çok açık göreceksiniz” dedi.

Haber: Serhat Barış

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar (0)
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.