İSTANBUL (İGFA) - Karaciğerdeki kötü huylu tümörlerin, karaciğerin kendi dokusundan kaynaklanan birincil tümörler ve bir başka organ veya dokudan kaynaklanan ve kan yoluyla gelip karaciğere yerleşen ikincil tümörler, yani metastazlar olarak iki gruba ayrılabileceğini vurgulayan Liv Hospital Genel Cerrahi Uzmanı Prof. Dr. Koray Karabulut, "Metastazlarda ve birincil tümörlerin tedavisinde, günümüzde son derece etkili tedavi yöntemleri vardır. Cerrahi, kemoterapi, radyoterapi, tümörün dağlanarak yok edilmesi yani ablasyon, karaciğer damarı yoluyla yapılan TARE ve TAKE, çoğunlukla birbirini tamamlayıcı yöntemler olarak kullanılır.
Ancak teknik olarak ameliyatla çıkarılabilir ve karaciğere sınırlı veya karaciğer dışında kontrol edilebilir tümörü bulunan hastalarda en etkili tedavi yöntemi, tümörlü dokunun ameliyatla çıkarılması, yani cerrahidir. Cerrahiyi kısıtlayan en öneli etkenlerden biri, tümörün karaciğerde geniş yer kaplaması nedeniyle, tümör çıkarıldıktan sonra, geride kalan sağlıklı karaciğer hacminin, hastaya yetmeyecek kadar küçük olmasıdır. Karaciğer yetmezliği gibi tehlikeli bir sonuca yol açabilecek bu riski ortadan kaldırmak için de etkili yöntemler vardır. Sağlıklı karaciğerin kendini yenileyebilme özelliğinden faydalanılan bu yöntemler, portal ven embolizasyonu ve ALPPS yöntemleridir. Tümörlü karaciğere kan taşıyan ana damarın, girişimsel radyoloji veya cerrahi kullanılarak devre dışı bırakıldığı bu yöntemlerle, tümörsüz karaciğer hacmini mucizevi olarak artırmak mümkündür" dedi.
Kaynak: İGF Haber