güvenilir kaynak casibom giriş maritbet
SON DAKİKA
Hava Durumu

“Bize Göre Yeni Eğitim Öğretim Yılı Sancılı Başladı”

Eğitim İş ve Eğitim Sen Bandırma temsilcileri Cumhuriyet Meydanı’nda ortak basın açıklaması yaparak 2018-2019 eğitim öğretim yılındaki yeni sistemi eleştirdiler.

Haber Giriş Tarihi: 14.09.2018 11:05
Haber Güncellenme Tarihi: 14.09.2018 11:05
Kaynak: Haber Merkezi
https://www.bandirmayasam.com.tr
“Bize Göre Yeni Eğitim Öğretim Yılı Sancılı Başladı”

Eğitim İş ve Eğitim Sen Bandırma temsilcileri Cumhuriyet Meydanı’nda ortak basın açıklaması yaparak 2018-2019 eğitim öğretim yılındaki yeni sistemi eleştirdiler.

Eğitim İş Bandırma Temsilcilik Başkanı Kadir Taylan”Her sene olduğu gibi bu sene de yeni eğitim öğretim yılı birçok sorunla başlıyor. Bakanlık yine eğitim emekçilerine, sendikalara danışmadan “ben yaptım oldu” mantığı ile pek çok değişiklik yaptı. Bunlardan birisi de liselere giriş sisteminde yapılan değişiklik” derken, Eğitim Sen Bandırma Temsilcisi Mustafa Kocataş’ta” Eğitimden ve geleceğimizden tasarruf edilemez” ifadesinde bulundu.

CHP Bandırma İlçe Başkanı Atilla Atakay, CHP Bandırma Belediye Meclis Üyesi Gökhan Yankol’un da hazır bulunduğu ilk basın açıklamasını Eğitim İş Bandırma Temsilcilik Başkanı Kadir Taylan yaptı. Taylan açıklamasında şunları söyledi. “Bakanlığın geçen ay açıkladığı lise yerleştirme sonuçları velileri de öğrencileri de memnun etmedi. Bakanlık 91 bin öğrencinin açıkta kaldığını söylese de açıkta kalmamak için 4. Ve 5. Tercihlerini yapanlarla beraber açıkta kalan toplam öğrenci 183 bin kişi oldu. Açıkta kalan öğrenciler de nakil sürecinde Anadolu liselerini tercih etti. Milli Eğitim Bakanlığı bu öğrencileri yerleştirebilmek için okullarda kontenjan artırmaya gitti. Böylelikle Kemal Pireci, ŞMG ve Ayyıldız Anadolu liselerinde sınıf mevcutları 40’ar  öğrenciye ulaştı. Bunun yanında Meslek ve İmam Hatip liseleri boş kaldı. Bakanlığın İmam Hatip liselerine öğrenci yönlendirmek için sistemi değiştirdiğini biliyoruz. Gelinen noktada gördük ki halkımız İmam Hatip liselerine gitmek istemiyor. Bunu daha fazla zorlamanın bir anlamı yok.

Okullarımızda bilindiği üzere birinci sınıflar alıştırma eğitimlerine başladı. Aynı zamanda pek çok okul ise taşınma telaşında. Şu anda Ayyıldız ve ŞMG Anadolu Liseleri “Liseler Vadisi”nde yapımı devam eden binaya taşınıyor. Proje İmam Hatip Lisesi yine Liseler vadisine taşınıyor. Evyapan Ortaokulu, Bandırma ve Vecihibey Ortaokulları ŞMG lisesinin boşalttığı binaya taşınacak. Aynı binaya taşınan okulların birleştirilmesi planlanıyor. Bu arada Hürriyet İlkokulu da Vecihibey Ortaokulunun boşalttığı binaya taşınacak. Yani kavimler göçü gibi bir nevi okullar göçü yaşanıyor.

Bu kadar kapsamlı taşınma için eğitimin öğretimin başladığı şu güne kadar önemli bir adım atılmadı. Seminer çalışmalarının başladığı hafta okulların taşınması telaşına girildi. Okulların taşınması için resmi yazı beklenmedi, valilik oluru alınmadı. Okulların neye dayanarak taşındığını merak ediyoruz. Okulların fiziki eksiklikleri ortadadır. Okullar taşınma ve tadilat giderlerini kendileri karşılamaya çalışıyorlar ve çalışmaların okulların açılışına yetişmesi de mümkün görünmüyor. Evyapan Ortaokulundaki Anaokulu da taşınıyor, ne okul binası ne lavabolar ne de bahçe bu minik öğrenciler için uygun değil. Liseler vadisine ulaşım ise başlı başına bir sorun olarak görünüyor. Çünkü aynı bölgede Devlet Hastanesi, Üniversite, Fen lisesi de bulunuyor. Buraya ise bir kavşaktan tek şerit bir yoldan ulaşılıyor. Okulların tatil olduğu şu an bile ulaşımın bir sorun olduğu yere bir de iki lisenin taşınması yoğunluğu katlayacaktır. Üstelik üniversiteye de yeni fakülteler açılması planlanıyor. Karayollarının ve Baski’nin kavşak projesi olduğu söylense de şu ana kadar yapılan bir çalışma yok. Yerleşim yerlerine uzaklığı dolayısıyla bu bölgede çalışanlar, hastaneye gelenler, öğrenciler, servisleri ve belediye otobüslerini kullanmak zorunda kalacaklar. Okul binaları da daha tamamlanmış değil. Çevre düzenlemesi ise devam ediyor. Taşınan okullar sıralar, masalar dahil bütün eşyaları ile taşınıyor. Yeni yapılan okullarda Fatih Projesi alt yapısı yok, yani okullarda akıllı tahta olmayacak. Eğitimde kara tahtaya geri dönülüyor. Fatih projesi Cumhuriyet tarihinin eğitime yapılan en büyük yatırımı diye tanıtılmış, öğretmenler meslek içi eğitimlerle akıllı tahtaları kullanmayı öğrenmişti. Derslerde büyük kolaylık sağladığı için öğretmenler de geçen sekiz yıllık süreçte hazırlıklarını ona göre yaptılar. Şimdi ise “Eskiden eğitim nasıl yapılıyordu?” denilerek öğrenciler ve öğretmenler kara tahtaya mahkûm ediliyor. Bugün ilkokullarda bile akıllı tahtanın olduğu düşünülürse bu büyük bir eksiklik olacaktır.

 

Çevre düzenlenmesinin tamamlanmaması, duvarının yapılmamış olması güvenliğin sağlanmasının zorlaştıracaktır. Bugüne kadar aynı bölgede bulunan Atatürk İlkokulu, Süleyman Şeker İlkokulu ve son olarak Zübeyde Hanım İlkokulu kapatıldı veya dönüştürüldü ve artan nüfusa rağmen yerine yeni ilkokul açılmadı. Bunun sonucu olarak bugün Şehit Süleymanbey İlkokulunda birinci sınıf mevcutları 45 öğreniciye ulaştı. Böyle bir durumda ise Milli Eğitim tüm okullarda tam gün eğitime geçmeyi planlıyor. Kalabalık sınıflarda eğitim vermenin güçlüğü ortada. Adrese dayalı sistemde okulların yürüme mesafesinde bulunması gerekiyor. Fakat bu sene de öğrencilerin çoğu okullarına servislerle gidecek. Bu da başta güvenlik ve trafik yoğunluğu olmak üzere pek sorunu beraberinde getiriyor. Sene başı kurullarında servislerin kontrolü ve takibi görevleri nöbetçi öğretmenlere verilmeye çalışılıyor. Öğretmenin bu konuda bir sorumluğu ve yetkisi bulunmuyor. Burada sorumluluk okul idaresindedir. Servislerle yapılan sözleşmeler dikkatle düzenlemeli ve takibi de okul idaresince yapılmalıdır. Yine kurullarda nöbetçi öğretmenlerin öğle aralarında okulda kalması gerektiği söyleniyor ve bu karar altına alınmaya çalışılıyor. Öğlen arası öğretmenin dinlenme saatidir. Nöbetçi öğretmen de olsa öğretmenin dinlenme hakkı dikkate alınmalı ve buna göre düzenleme yapılmalıdır. Okul idareleri duyurularını kurdukları Whatsapp gruplarından yapıyor ve öğretmenleri de bundan sorumlu tutuyor. Öncelikle bu uygulamayı kullanmayanlar var. Akıllı telefonu olanlar ise pek çok grup olduğunu, gelen mesajların gözden kaçabildiğini söylüyorlar. Zaten resmi duyuruların bu uygulama üzerinden yapılması kurumsal yapıya uymaz ve öğretmen bundan sorumlu tutulamaz. Duyuruların mutlaka zamanında ve imza karşılığında yapılması zorunludur.

Bazı okullara müdür atamaları da son zamanlarda gerçekleşti. Atamaların gecikmesi, şu an bile bazı okullarda yeterli idarecinin olmaması, bu görevlerin vekâleten yürütülmeye çalışılması okulların açıldığı şu süreçte birer eksiklik olarak karşımıza çıkıyor. İdareci atamalarının çoğunlukla liyakat gözetilmeksizin belli kesimden yapılması da iş bilmez insanların göreve gelmesine sebep oluyor. İdarecilerin inisiyatif kullanamaması, açıklama yaparken “Böyle istiyorlar, yapın diyorlar biz de yapıyoruz.” Gibi ifadeler kullanmaları büyük zafiyettir. Öğretmenlere sürekli resen seminer görevleri çıkarılıyor. Bunların duyuruları önceki gün veya gece telefonla yapılabiliyor. Özellikle hafta sonu ve mesai saatleri dışındaki seminer görevlerini kabul etmiyoruz. Mesleki çalışmaların sene başından planlamasını, gerekli duyuruların imza ile yapılmasını istiyoruz. Eğitimdeki bütün aksaklıklardan öğretmenler sorumlu tutulmak isteniyor. İdareciler sorumluluk almak istemediklerinden en ufak eksiklik veya yanlış durumunda, öğretmenden savunma istiyor, üstelik öğretmenin iyi niyetini de göz ardı ederek. Tecrübeli, emek veren ve öğrencileri seven pek çok öğretmenimiz bu gibi uygulamalarla küstürülüyor. İdarecilerin baskı ve yanlış uygulamalarından emekliliğini isteyen çok değerli öğretmenlerimiz var.  Son yıllarda görevlendirmeler önceden imzaya çıkarılmadan ve resen yapılıyor. Tekrar tekrar görevlendirme alan öğretmen ve memurlar mağdur ediliyor.  Üstelik bu görevlendirmelerde sağlık özrü gibi en temel haklar bile göz ardı ediliyor, talepler dikkate alınmıyor. İlçe Milli Eğitim Müdürlüğü’nün bu yanlış uygulamalardan derhal vazgeçmesini istiyoruz. Bugünlerde çoğu kimse yeni Milli Eğitim Bakanı’nın sayesinde Atatürkçülük konularının yeniden müfredata girdiğini konuşuyor. Bakanın bu konuda takdir edilecek yönü mahkeme kararlarını uyguluyor olmasıdır. Çünkü Atatürkçülük konuları Eğitim İş’in Danıştay’a açtığı bir dava sonucunda müfredata girmiştir. Görüldüğü gibi yeni eğitim öğretim yılına büyük zorluklar içinde giriyoruz. Bizler her durumda işimizi en iyi şekilde yapmaya öğrencilerimizi en iyi şekilde yetiştirmeye çalışacağız. Yeni eğitim öğretim yılında da sıkıntı yaşayan öğretmen ve memurlarımızın yanında duracağız. Her şeye rağmen iyi bir eğitim öğretim yılı geçirmemiz dileğiyle tüm eğitim çalışanlarına başarılar dilerim.

                                         Eğitimden Ve Geleceğimizden ‘Tasarruf’ Edilemez!

Kadir Taylan’ın açıklamasının ardından Eğitim Sen adına Mustafa Kocataş söz aldı. Kocataş’ın basın açıklaması şöyle.” Milli Eğitim Bakanlığı’nın bütçesinin ilk 6 aylık harcamalar sonunda personel giderleri hariç%18’inin ‘tasarruf tedbirleri’ kapsamında kesildiği belirtildi. Okulların onarımından, yeni okul yapımı için kamulaştırma giderlerine, okul öncesinden liseye kadar öğrencilerin ailelerine verilen burslardan, devlet parasız yatılı öğrencilerine verilen pansiyon yardımına kadar kamusal eğitimin gereği olan kalemlerde kesintiye gidildiği yönünde ciddi iddialar bulunmaktadır. Haberin kamuoyunun gündeminde yer alması sonrasında MEB tarafından yapılan açıklamada eğitime ayrılan bütçede kesinti yapılacağı bilgisinin yalanlanmamış olması dikkat çekicidir. Yaklaşık 17 bin köy okulunun kapatılması ile yoksul köy çocukları cemaatlerin kucağına itilmiştir.

Devletin okullarında eğitim alması ve kamuya ait pansiyonlarda ve yurtlarda kalması gereken öğrencilerimiz Kulp’ta, Taşkent’te, Aladağ’da yaşamlarını patlamalarda, yangınlarda yitirmiş, Karaman’da, Dikili’de ve daha yüzlerce yerde istismara uğramıştır. Öğrencilerimiz, Aladağ’da ve daha binlerce köyde, yerleşim yerinde okul olmadığı için cemaat yurtlarına gitmek zorunda bırakılarak, eğitim ve yaşam hakları açık tehdit altında bırakılmıştır. Zaten yetersiz olan MEB bütçesinden ‘kamuda tasarruf tedbirleri’ kapsamında kesintiye gidilirken; diğer taraftan söz konusu Diyanet İşleri Başkanlığı’nın ek bütçe talebi olduğunda isteklerin anında hayata geçirilmesi büyük bir çelişki oluşturmaktadır. Ayrılan bütçeyi yedi ayda harcayan Diyanet İşleri Başkanlığı, yılsonuna kadar harcama yapabilmek için ek bütçe talep etmiştir. Eğitimde özelleştirme uygulamaları kabul edilemez ve kamusal eğitim, diğer tüm kamusal hizmetler gibi devletin birincil sorumluluğu altındadır. Kamu okullarına, yurtlarına ayrılmayan bütçe kaynaklarının özel okullara transfer edilmesi ülkenin tüm yurttaşlarının vergilerinin, emeğinin kamu yararına aykırı bir şekilde kullanılması anlamına gelmektedir. Ayrıca devletin asli sorumluluğu olan kamusal eğitim hakkının en temel ilkelerinden birisi eğitimin parasız ve ulaşılabilir olmasıdır; velilerden toplanan paralarla okulların onarımı, ihtiyaçları giderilmeye çalışılmakta,. Kamu okullarının ihtiyaçlarını görmezden gelen bakanlık, özel okullara teşvik adı altında milyonlarca lira aktarmaya devam etmektedir MEB bir an önce kamuoyuna, eğitime ayrılan bütçeden kesintiye gidilmeyeceği ve bütçenin eğitimin ihtiyaçları doğrultusunda kullanacağını açıklamalıdır. Ataması yapılmayan öğretmen arkadaşlarımız kamu okullarında güvencesiz, asgari ücretin dahi altında ücretlerle ya da özel okullarda esnek, düşük ücretlerde çalıştırılmakta, fabrikalarda, inşaatlarda iş cinayetlerinde yaşamını yitirmekte, geleceğe dair umutlarını kaybettikleri için yaşamlarına son vermektedirler.

Ağustos 2018 tarihinde yeni kabinenin 100 günlük faaliyet hedefleri kamuoyu ile paylaşıldı. 100 bin in üzerinde öğretmen açığı varken, 20 bin sözleşmeli öğretmen alımı yapılacağı söylendi. Hemen ihtiyacı karşılayacak sayıda ve mülakatsız, öğretmenler kadrolu olarak istihdam edilmelidir.

Dikkat çeken diğer bir açıklama ise eğitim yöneticiliğinde profesyonelliğe geçilmesi ile ilgili olanıdır. Okulları  ticari birer işletme olarak gören bu bakış açısı, eğitim yönetiminin de profesyonel işletmelerde olduğu gibi, karlılık ve verimlilik esaslarına göre yürütülmesi gerektiğini düşünmektedir. Oysa eğitim kamusal bir hizmettir ve tüm kamusal hizmetler gibi eşit, ücretsiz ve ulaşılabilir olmalıdır. Profesyonel yöneticilik, eğitimin ticarileştirilmesinin önemli bir adımı olacağından bizler açısından kabul edilebilir bir tarafı yoktur.

MEB’in açıklamasında yapısal sorunların çözümüne dair  bir yaklaşım yoktur. Oysa 100 gün içerisinde MEB bunları yapabilir: Ortaöğretime geçiş sisteminden kaynaklı mağdur olan yüz binlerce öğrencinin mağduriyetini giderebilir.  Ortaöğretime geçiş sistemi kaldırılarak, tüm öğrencilerin istediği okul türü ve okulda eğitim almasının koşullarını oluşturacak çalışmalar başlatılabilir. Öğretmen alımlarında mülakat kaldırılarak, tüm öğretmenler kadrolu atanabilir. Eş durumundan dolayı atama hakkını kullanamayan sözleşmeli öğretmenlere eş durumu atama hakkı verilebilir. Atama  bekleyen öğretmen arkadaşlardan gerekli sayıda atama yapılabilir. Tüm eğitim çalışanlarına 3600 ek gösterge verilebilir. Proje okul uygulamasına ve okulların nitelikli-niteliksiz olarak ayrılmasına son verilebilir. Öğretim programlarının bilimsel ölçülere göre yeniden hazırlanmasına dönük çalışmalar başlatılabilir. Dini dernekler ve vakıflar ile yapılan protokoller iptal edilebilir. Eğitim yöneticilerinin belirlenmesinde liyakati esas alan bir sisteme geçilebilir.Çocuk işçiliğinin önlenmesine dönük tedbirler alınarak, tüm öğrencilerin örgün eğitim içerisine alınmasına dönük çalışma başlatılabilir. Özel okullara teşvik uygulamasına son verilerek, eğitime ayrılan bütçe artırılabilir. Haklarında her hangi bir soruşturma olmayan ihraç eğitim emekçileri işlerine iade edilebilir.

 Karma Eğitim Tartışmaları

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın. Karma eğitimin ortadan kaldırılması gibi bir şey söz konusu değil. Fakat belli okullarda kız-erkek ayrımı şeklinde eğitim verilmesine imkân sağlayan bir karar da var ortada. Burada tercihlerin daraltılması değil çoğaltılması söz konusu. Demokratik toplumlarda aslolan vatandaşın bu tür taleplerini karşılayacak seçeneklerin arttırılmasıdır. Hiç kimse, hiçbir veliye karmaya ya da olmayana göndermek zorundasın diye bir şey empoze etmiyor. Ama alternatifleri sunuyoruz. Devletin yapması gereken de budur.” diyerek tartışmayı ayrı bir boyuta taşıdı.

Karma eğitim ile ilgili tartışmalar planlı şekilde sürdürülmekte ve karma eğitimin zararlarına dönük akıl, bilim dışı düşünceler yaygınlaştırılmaya çalışılmaktadır. Yaşamın kendi doğallığı, toplumsal işbölümü ve evrensel çocuk hakları ve eğitim bilimi dikkate alındığında karma eğitimden vazgeçmenin olası ve doğru olmadığı görülmektedir. Tüm bunlara rağmen karma eğitim dışı uygulamalarda ısrar etmenin “çocuğun okuyacağı okulun türünü seçme özgürlüğü” ile açıklanamayacağı da ortadadır.

Cumhurbaşkanlığı Sözcüsü İbrahim Kalın tarafından yapılan açıklama ise asıl niyetin karma eğitim dışı pratiklerin artırılması ve eğitimde yaşanan gerici dönüşümün sürdürülmesi olduğunu göstermektedir.

Siyasi iktidar velilere ve öğrencilere imam hatip okullarını işaret etmekte, öğrencilerin bu okullara gitmelerini istemektedir. Ancak yapılan bu çağrı genel olarak kabul görmemekte, yapılan tüm yönlendirme, özendirme ve kimi zaman örtülü zorlamalara rağmen öğrenciler tercihlerini bilimden, sanattan ve spordan yana yapmaktadır. MEB öğrencilerin tercihleri ortada olmasına rağmen, fen, sosyal bilimler, Anadolu, güzel sanatlar ve spor liselerinin açılmasını ve kontenjanlarını sınırlandırmaktadır. Oysa yapılması gereken öğrencilerin ilgi, istek, tercih ve gereksinimleri ile uyumlu bir okullaşma politikasını yaşama geçirmek olmalıdır. Laik, bilimsel, kamusal,  eşit ve ücretsiz eğitim hakkını her koşulda savunmuş olan bizler, tüm öğrencilerin eğitim hakkının hiçbir engel olmadan kullanılmasını savunuyoruz. Önümüzdeki dönemin en temel önceliklerinden birini de eğitim alanında yaşanan gerici ve piyasacı dönüşüme karşı çıkmak ve tüm öğrencilerin istedikleri okul türünde ve okulda eğitim almasını sağlamak oluşturmaktadır”. Ahmet Türkmen/Serhat Barış

Yorum Ekle
Gönderilen yorumların küfür, hakaret ve suç unsuru içermemesi gerektiğini okurlarımıza önemle hatırlatırız!
Yorumlar
logo
En son gelişmelerden anında haberdar olmak için 'İZİN VER' butonuna tıklayınız.